Sosyal demokrasi iktidar olmalı

Sosyal demokrasi iktidar olmalı

Sarıgül: CHP’nin yeni genel başkanı ciddi bir medya rüzgârını da arkasına alarak yürüyordu...

A+A-

Şişli Belediye Başkanı Sarıgül, ‘Kendi partisinin anayasasını yapanlar Türkiye’nin anayasasında söz söyleme hakkına kavuşacak’ dedi

Siyasette zamanı siz tayin edemezsiniz. Şu zaman dilimi içinde genel başkan olsaydım gibi bir düşünceniz olamaz. Hangi dönemde ve pozisyonda top ayağınıza gelmişse ona göre oynamak zorundasınız.

Bir siyasi partinin demokrasi ölçüsü, tüzüğüdür. Partinin tüzüğünü okuduğunuzda onun nasıl bir parti olduğunu açıkça görmek mümkündür. Tüzük bir siyasi partinin anayasasıdır.

LEYLA TAVŞANOĞLU / CUMHURİYET

Şişli’nin bağımsız belediye başkanı Mustafa Sarıgül, genelde parti içi demokrasinin önemini vurguluyor. Öncülüğünü yaptığı Türkiye Değişim Hareketi’nin partileşmesinden vazgeçmesi konusunda da CHP’de bir değişim gerektiği için hareketi başlattığını, ancak partide Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasıyla zaten değişim yaşandığını ve bölücülük yapmak istemediğini söylüyor.

- Öncülüğünü yaptığınız Türkiye Değişim Hareketi tam partileşiyordu, vazgeçtiniz. Ne oldu da böyle oldu?

M.S.- İtiraf etmeliyim ki Türkiye Değişim Hareketi bana her sorulduğunda duygulanıyorum, hatta hemen gözlerim kızarıyor. Öncelikle Türkiye Değişim Hareketi’ne can veren ve hâlâ dimdik duran bütün arkadaşlarıma minnet ve şükran duygularımı ifade etmek isterim. Onlar benim yurtsever dostlarım, arkadaşlarım. Sağ olsunlar, hâlâ dostlukları, dayanışmaları ve destekleri devam ediyor.

Evet, tam kuruluş aşamasındaydık. Hatta olaydan bir-iki gün sonra partileşiyorduk. Olay diye ifade ettiğim, CHP’deki değişim olayıdır. Bir siyasi şok sonrası, çok doğaldır ki, yeni durumu gözleme ihtiyacı duyduk. Bir süre bekledik. CHP’nin yeni genel başkanı ciddi bir medya rüzgârını da arkasına alarak yürüyordu.

Bizler, çoğumuz aynı okulun çocuklarıyız. Geçmişten bugüne bir siyasi çizgimiz var. Sapma göstermemişiz. Partili olduğumuz süre içindeki isyan bayrağımız başarısızlığa karşı yükselmiş, demokrasi karşıtı uygulamalara karşı durmuştur. Oysa o gün için söylüyorum, şartlar değişmiş, destek artmış gözüküyor. İşte bu şartlar içinde yeni bir alternatif gelişiyorsa bundan mutluluk duyarız.

Bu durumu göz önünde bulundurunca, yeni oluşumu engelleyen, bölen olmayı hiç düşünmedik. Büyük bir emekle meydana gelen, büyük bir potansiyeli, büyük bir sinerjiyi, tepkileri, maddi ve manevi kayıpları da göze alarak durdurduk.

- Peki, şimdi pişman mısınız?

M.S.- Siyasette bezan önemli kararlar alma gereği vardır. Bu kararları ilkeleriniz doğrultusunda alırsınız. Lider önemli bir karar alıyorsa o kararın gerekliliğine inanmış demektir. Aldığınız karar gerekli olduğu için almışsınızdır. Bunun için geriye dönüp pişmanlık aranmaz. O gün gereğini yaptık. Biz bu ülkenin halkına hizmet vermek için çırpınan, ömür tüketen çocuklarıyız. Bundan sonra da gereği neyse onu yaparız.

Siyasette zaman tayini

- CHP’nin yeni yönetim kadrosu ve tabii ki genel başkanı Kılıçdaroğlu sizce umulanı verdi mi ya da veriyor mu?

M.S.- Siyasette zamanı siz tayin edemezsiniz. Şu zaman dilimi içinde genel başkan olsaydım çok iyi olurdu gibi bir düşünceniz olamaz. Hangi dönemde ve pozisyonda top ayağınıza gelmişse o duruma göre oynamak zorundasınız.

Sayın Kılıçdaroğlu zor şartlarda ve biraz da zorunlu olarak genel başkanlık koltuğuna oturdu. Daha masaya oturmadan kendini referandum ortamında buldu. Onun sarsıntısı dinmeden alelacele bir programla genel seçime girdi. Ağır ve derin bir yorumlamaya tabi tutmak haksızlık olur. Şunu çok açık bir şekilde altını çizerek ve önemle söylemek isterim; benim için önemli olan kimin genel başkan olduğu değil, düşüncelerimizin iktidar olmasıdır. İnsanlar geçim için, yaşamak için, dağları aşmak zorunda kalan, mayınların arasında, bombaların yağmur gibi yağdığı bir coğrafyada çoluk çocuk, yasadışı bir sınır ticaretini ölümü göze alarak yapıyor ve bu ülkede sosyal demokratlar hâlâ iktidar olamıyorsa siyasette bir sorun var demektir.

Tekrar söylüyorum, benim için önemli olan kimin hangi koltukta oturacağı değil, düşüncelerimizin iktidar olmasıdır. Bu ülkenin sorumluluk duyan bir çocuğu olarak elbette siyaseti dikkatle izliyorum. Hatta izliyorum demek yerine birinci çoğul şahıs kullanarak izliyoruz demek daha doğru olur.

- CHP epeyce bir çekişme sonucu olağanüstü tüzük kurultayına gitme kararı aldı. Sizce tüzük değişikliğinde en önemli unsurlar neler olabilir?

M.S.- Bir siyasi partinin demokrasi ölçüsü, tüzüğüdür; yönetmeliğidir. Partinin tüzüğünü okuduğunuzda onun nasıl bir parti olduğunu açıkça görmek mümkündür. Tüzük bir siyasi partinin anayasasıdır.

Demokratik bir partide üyelik hukuku ve parti içi seçim sistemi çok önemlidir. Ayrıca demokrasi, çoğulcu iradenin en iyi şekilde temsil edilmesidir.

İlçe başkanlarını üyeler seçmeli

Bir üyenin parti politikalarını eleştirmesi ya da önerilerde bulunması en doğal üyelik hakkıdır. Birtakım bahaneler yaratılarak partiden ihraç etme kararları önlenmelidir

- Örnek verir misiniz?

M.S.- İlçe başkanı ve yönetimi delegelerle değil, o ilçede kayıtlı üyelerin oyuyla seçilmelidir.

Mevcut ilçe başkanı yeniden adaysa kongreden 45 gün önce istifa etmeli, ilçeyi kongreye etik kurulu götürmelidir. Etik kurul o ilçede kayıtlı olan en kıdemli ve en yaşlı iki üyeyle yine en kıdemli ve en genç iki üyeden oluşmalıdır.

İlçe başkanı adayı ve yönetim kurulu listesi kongre gününden 15 gün önce ilan edilmelidir. İlçe kongresinde yapılan oylamada yüzde 50’nin üzerinde oy alan başkan seçilir. İlk turda yüzde 50 oya ulaşılamamışsa ikinci turda en çok oy alan iki başkan adayı yarışmalıdır.

En önemlisi, parti yönetimi milletin vekillerini belirleme hakkına ve iradesine sahip olamaz.

- Yani burada önseçim kesinlikle uygulanmalı mı diyorsunuz?

M.S.- Parti yönetimine belki yüzde iki veya iki buçuk oranında teknik bir kadro oluşturması için kontenjan tanınabilir. Bunun dışında tüm milletvekili adayları mutlaka partiye kayıtlı tüm üyelerin katılımıyla yapılacak önseçimde belirlenmelidir. Ayrıca kontenjan milletvekili olmuş bir kişi için bir başka defa kontenjan hakkı kullanılmamalıdır.

Tüzükte en önemli konu üye hukukunun önemle korunması ve kadın kontenjanıyla pozitif ayrıma yer verilmesidir. Bir üye partisinin iç ve dış sorunlarıyla elbette ilgilidir. Her konuda özgürce ifade beyan etme hakkı vardır ve bu hak özenle korunmalıdır. Bir üyenin yönetimi başarısız bulduğunu ifade etmesi, parti politikalarını eleştirmesi ya da yeni önerilerde bunulması en doğal üyelik hakkıdır. Başka nedenlerle ya da birtakım bahaneler yaratılarak partiden ihraç etme kararları önlenmelidir.

Üyelik hukukunu sağlayacak olan disiplin kurulları genel başkan ve parti yönetiminin vesayetinden çıkarılmalı, çağdaş hukuk sistemi içinde yerini almalıdır. Özellikle bütün dünyada olduğu gibi parti içi demokrasiyi sağlayan ve katılımcılığı arttıran, böylece toplumun bütün katmanlarıyla buluşmayı başaran partiler sosyal demokrat partilerdir.

Türkiye’de ilk önce kendi içinde demokrasisini sağlamış bir sosyal demokrat partiye ihtiyaç olduğu çok açıktır. Kendi partisinin anayasasını başarıyla gerçekleştirenler Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasında da söz söyleme hakkına sahip olacaklardır.

- Yerel siyasetten söz edersek, Van ve Erciş depremlerini yaşadıktan sonra muhtemel bir İstanbul depremi için Şişli’de neler yapıyorsunuz?

M.S.- Biz Van depremi dolayısıyla değil, Adapazarı-Gölcük depremi sonrası, bilim insanlarının muhtemel İstanbul depremi uyarısını dikkate alarak bir program yaptık. Öncelikle Şişli ilçesinin jeolojik zemin yoklamalarını yaptık; haritalar çıkardık. Bu haritaları yayımladık. Ayrıca o tarihten itibaren yapılan inşaatlarda parsel bazında zemin etüdü yaptırıyoruz.

En önemli çalışmamız, okullarımızı yıkıp yeniden inşa etmemizdir. Bilirsiniz, her yıl okullar yeniden elden geçirilir; badana-boya yapılır. Bunu yaparken gördük ki okullarımız yeni bir depremi kaldıracak durumda değil. Hemen harekete geçtik. Zaten okullar 25-30 yıl önce yapılmış. On iki-on beş derslikli okullar zaten yeterli olmuyor. Ayrıca yeni, çağdaş ihtiyaçlara cevap vermiyor. Bütün bu okulları yıktık. Şimdi yerlerinde 45-50 derslikli, her türlü donanımı olan, tiyatro-spor salonları, laboratuvarları bulunan okullarımız var.

En çok da bu okullarımızla mutlu oluyorum. Varsa eksiklerini tamamlıyoruz. Ama esas temel nokta okullarımızın depreme dayanıklı hale getirilmesi. İnşallah bir deprem felaketi olmaz. Ama biz önlemlerimizi almaya devam ediyoruz.

- Diğer konut alanları için durum nedir?

M.S.- Şişli zemin bakımından iyi durumda olan bir ilçedir. Ancak Şişli hızla kendini yenilemeye devam ediyor. Bildiğiniz gibi Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri bu konuda ortak tespit çalışmaları başlatacak. İstanbul için ortak bir çalışma öngörülüyor. Tabii biz de içinde olacağız.

Gökdelen planlarını Büyükşehir yapıyor

- Şişli kendini yeniliyor dediniz. Ama bir yandan da sürekli gökdelenler yükseliyor. Buna ne diyorsunuz?

M.S.- İstanbul sayabildiğimiz kadarıyla 13 milyonu aşan nüfusuyla bir dünya kenti. Bu büyük nüfus yavaş yavaş değil birdenbire oldu. Bu nedenle sorunlar dünyanın başka büyük şehirlerindeki sorunlara benzemiyor. Bu nüfusa sahip olmasına karşılık coğrafi özellikleri nedeniyle genişleme alanı kısıtlı olan İstanbul’u yatay olarak büyütemezsiniz. Ben gökdelenlere karşı değilim. Gökdelenler bütün dünyada çağdaş bir yapı biçimi olarak uygulanıyor. Burada önemli olan tarihi ve doğal güzellik ve özelliklere sahip İstanbul’da yüksek binaların nereye inşa edilmesi, nereye edilmemesi meselesidir. Ayrıca yüksek binalar daha çok yeşil alana, daha çok sosyal donatı alanına imkân verir.

İlçe belediyesi olarak belli bir metrekare üzerindeki yapılar özel plan çerçevesinde ele alınıyor. Çünkü yüksek binalar şehrin tamamını etkileyen yapılar olduğu için büyükşehir belediyelerince plana bağlanıyor. Bu bakımdan Şişli’deki yüksek yapı planları İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmıştır.

Demokrasilerde diyalog şart

- Hiç İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olmayı düşündünüz mü?


M.S.- İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin şu anda bir başkanı var. Sayın Kadir Topbaş çalışmalarını sürdürüyor. Bu tür talepler ancak seçim zamanı söylenebilir. Benim çok önceden plan yapma gibi bir alışkanlığım yoktur. Bugüne kadar bana hizmet etme imkânını daima halkımız verdi. Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Topbaş’a da bu imkânı halkımız verdi. Saygı duyuyorum. Demokrasilerde yetkiyi veren de alan da halktır. Bunun için önceden plan yapılmaz.

- Kadir Topbaş’la ilişkileriniz nasıl?

M.S.- Söylediğim gibi hepimiz bölgemizdeki halkın desteğiyle yetki aldık. Sadece toplumsal taleplerin sahibiyiz. Bu taleplerimiz de olanaklar içinde geri çevrilmedi.

Siyasi tecrübemden ve Sayın Erdal İnönü’den öğrendiğim önemli konulardan en önemlisi şu: Demokrasilerde diyalog şarttır. Görev yapanlar, hizmet sorumluluğu alanlar kurumlar arasında çatışmayı değil, diyaloğu seçmelidir.

İzmir’de yaşananlar üzücü

- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yine baskınlar düzenlendi. Bu kez Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu hakkında 367 yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı. Buna ne diyorsunuz?

M.S.- İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde olanlar hiç kuşkusuz son derece üzücüdür. Belediye başkanları oy aldıkları halka karşı sorumludurlar ve hesabı o halka zaten verirler. Denetlemenin, sorgulamanın daha hukuki, daha nazik ve uygun yolları vardır. En önemlisi de hukuk kapıyı çaldığı zaman toplumun vicdanı rahat olmalıdır. Toplum siyasi bir komplo kuşkusu duymamalıdır. Hukuka karşı olan güvenin oluşması mutlaka sağlanmalıdır. Senin hâkimin benim hâkimim, senin savcın benim savcım olmaz; olmamalıdır.

PORTRE

MUSTAFA SARIGÜL


1956 Erzincan doğumlu. Yükseköğrenimini Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde yaptı. Siyaset yaşamına CHP Gençlik Kolları’nda başladı. 1980 darbesinde CHP’nin kapatılmasından sonra 1987 genel seçimlerinde SHP’den İstanbul Milletvekili, 1999 yerel seçimlerinde Şişli’ye DSP’li Belediye Başkanı seçildi. 2003’te CHP’ye katıldı. 2004 yerel seçimlerinde yeniden Şişli Belediye Başkanlığı’na seçildi. 2005’te YDK kararıyla CHP’den ihraç edilince DSP’ye geçti. 2009 yerel seçimlerinde üçüncü kez Şişli Belediye Başkanı oldu. Yeni bir siyasi harekete gerek olduğu düşüncesiyle DSP’den istifa ederek 2009’da Türkiye Değişim Hareketi’ni (TDH) kurdu. Ancak Haziran 2010’da TDH’yi partileştirmeyeceğini ve Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’yi destekleyeceğini söyledi.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.