Şahmeran: Yılanların Kraliçesi, Ölümsüzlük ve İnsan Ruhunun Derinlikleri
Anadolu’nun kadim topraklarında, Mezopotamya’nın bereketli vadilerinde, Toroslar’ın kuytu mağaralarında yankılanan bir efsane var: Şahmeran. Yarı insan, yarı yılan; hem korku hem hayranlık uyandıran bu mitolojik figür, binlerce yıldır hikâyelerde, kilimlerde, telkari işlemelerde yaşıyor. Şahmeran, sadece bir efsane değil; insan ruhunun çelişkilerini, bilgelikle cehaletin, sadakatle ihanetin dansını yansıtan bir ayna. Türk, Kürt, Fars, Arap ve Hint mitolojilerinde izlerine rastlanan bu figür, Gılgamış Destanı’nın ölümsüzlük otu motifiyle de kesişerek insanlığın ölümsüzlük arayışına ışık tutar. Anadolu’da, özellikle Tarsus ve Mardin’de derin bir kültürel miras olarak yaşayan Şahmeran’ın hikâyesini, mitolojik kökenlerini, psikolojik derinliklerini ve bana göre hikâyenin aslı olan Gılgamış Destanıyla bağlantısını bu yazımızda keşfe çıkacağız.
Mitolojilerde Şahmeran: Yılanların Şahı
Farsça “şah” (kral) ve “maran” (yılanlar) kelimelerinden türeyen Şahmeran, “yılanların şahı”dır. Ancak bu kraliyet unvanına rağmen, Şahmeran dişi bir figür olarak betimlenir. Türk, Kürt, Fars, Arap ve Anadolu mitolojilerinde, belden yukarısı güzel bir kadın, belden aşağısı yılan olan bu varlık, Maran adlı yılan topluluğunun lideridir. Ölümsüzdür; öldüğünde ruhu kızına geçer, bu da onun döngüsel bilgeliğini temsil eder.
Şahmeran’ın kökenleri, Mezopotamya’nın bereket tanrıçalarına ve yılan sembolizmine dayanır. Yılan, antik kültürlerde hem yıkımı hem şifayı simgeler. Hitit mitolojisindeki İlluyanka efsanesinde, yılansı İlluyanka fırtına tanrısı Teşup ile savaşır; bu, doğanın kaotik ve düzenleyici güçleri arasındaki çatışmayı yansıtır. Yunan mitolojisinde Şahmeran’ın izleri, yılan saçlı Medusa’da görülür, ancak Medusa’nın lanetli imajına karşın Şahmeran bilge ve iyicildir. Hint mitolojisindeki Naga’lar, yılan-insan melezleri olarak Şahmeran’a benzer; su, bereket ve bilgelikle ilişkilendirilir. Arap anlatılarında ise “1001 Gece Masalları”nda Yemliha’nın yeraltı kraliçesi olarak Şahmeran’ın izleri bulunur.
Gılgamış Destanı’yla Kesişim: Ölümsüzlük Otu
Şahmeran efsanesinin en çarpıcı bağlantılarından biri, Mezopotamya’nın en eski yazılı destanı Gılgamış ile kurulur. Gılgamış Destanı’nda, Uruk kralı Gılgamış, dostu Enkidu’nun ölümüyle sarsılır ve ölümsüzlüğü aramaya koyulur. Bilge Utnapiştim’den ölümsüzlüğün sırrını öğrenir: Deniz dibinde bir ot, insana gençlik ve ebedi hayat verir. Gılgamış, zorlu bir yolculukla bu otu bulur, ancak dinlenmek için durduğunda bir yılan otu çalar ve deri değiştirerek yenilenir. Gılgamış, ölümsüzlüğü kaybeder, ama insanlığın faniliğini kabul ederek bilgelik kazanır.
Bu yılan ve ölümsüzlük otu motifi, Şahmeran efsanesinde yankılanır. Şahmeran, yeraltında yılanlarıyla yaşar ve insanlara şifa, bilgelik, hatta ölümsüzlük bilgisi sunar. Tarsus’taki efsanede, Şahmeran’ın vücudunun parçalanmasıyla ortaya çıkan etkiler (zehir, şifa, bilgelik) Gılgamış’ın otuna benzer; her ikisi de yılanla bağlantılıdır ve insanlığa hem umut hem kayıp sunar. Yılan, her iki hikâyede de deri değiştirerek yenilenmenin, döngüsel zamanın ve gizli bilginin sembolüdür. Şahmeran’ın Cemşab’a (veya Lokman Hekim’e) aktardığı şifa bilgisi, Gılgamış’ın kaybettiği otun bilgeliğine paralel bir arayışı temsil eder. Her iki efsane de insanın ölümsüzlük özlemini, ama aynı zamanda bu özlemin imkânsızlığını anlatır.
Psikolojik Arka Plan: İhanet, Bilgelik ve Ölümsüzlük Arayışı
Şahmeran efsanesi, Jung’un arketipler teorisiyle okunduğunda derin bir psikolojik tablo çizer. Şahmeran, “Büyük Anne” arketipidir; şefkatli, koruyucu, ama aynı zamanda tehlikeli. Yeraltında yaşaması, bilinçaltının derinliklerini simgeler. Cemşab’ın mağaraya inmesi, bireyleşme sürecindeki bir kahramanın gölgesine yolculuğudur. Şahmeran’la karşılaşması, bilinçaltındaki bilgeliği keşfetmesidir; tıpkı Gılgamış’ın ölümsüzlük otunu ararken kendi faniliğini keşfetmesi gibi.
Efsanenin merkezinde ihanet yatar. Cemşab, Şahmeran’ın güvenini kazanır, sırlarını öğrenir, ama vezirin hilesiyle onu ele verir. Bu ihanet, insan doğasının ikiliğini yansıtır: sadakat ile bencillik, sevgi ile korku arasındaki çatışma. Psikanalitik açıdan, bu ihanet, insanın bilinçaltındaki korkularına teslim oluşudur. Şahmeran’ın ölümü, bir fedakârlık mitidir; bilgeliğini insanlığa aktarmak için kendini feda eder. Vücudunun parçalara bölünmesi (zehir, şifa, bilgelik), Gılgamış’ın otunun çalınmasıyla benzer bir sembolizm taşır: Bilgi, hem yıkıcı hem yapıcıdır; insan, onu elde ettiğinde bile tam olarak sahip olamaz.
Ölümsüzlük motifi, her iki hikâyede de psikolojik bir sorgulamaya işaret eder. Gılgamış’ın otu kaybetmesi, insanın ölüme karşı çaresizliğini; Şahmeran’ın ölümü ise bilgelik uğruna fedakârlığı temsil eder. Yılanların Şahmeran’ın öldüğünü bilmemesi, kolektif bilinçaltındaki bastırılmış öfkeyi simgeler. Tarsus’un bir gün yılanlar tarafından istila edileceği rivayeti, gölge arketipinin patlamasını; yani bastırılmış duyguların er ya da geç yüzeye çıkacağını ima eder.
Anadolu’da Şahmeran: Tarsus ve Mardin
Anadolu’da Şahmeran, özellikle Tarsus ve Mardin’de güçlü bir kültürel kimliktir. Tarsus’ta efsane, Cemşab’ın hikâyesi etrafında döner. Oduncu Cemşab, arkadaşlarınca bal dolu bir mağarada terk edilir, bir delikten sızan ışığı takip ederek Şahmeran’ın yemyeşil bahçesine ulaşır. Yıllarca onunla yaşar, güvenini kazanır, ama ailesini özlediğinde serbest bırakılır. Şart, Şahmeran’ın yerini kimseye söylememesidir. Ancak padişahın hastalığı ve vezirin hilesi, Cemşab’ı ihanet etmeye zorlar. Şahmeran, ölmeden önce öğüt verir: “Beni kaynat, suyumu vezire içir, etimi padişaha yedir, kuyruğumu sen iç; böylece Lokman Hekim olursun.” Vezir ölür, padişah iyileşir, Cemşab bilge bir hekim olur. Bu hikâye, Gılgamış’ın otuyla bağlantılıdır; Şahmeran’ın kuyruğu, Lokman’a şifa bilgisi verirken, ölümsüzlük otunun vaat ettiği gençlik yerine bilgelik sunar. Tarsus’taki Şahmeran Hamamı, efsanenin izlerini taşır; rivayete göre Şahmeran burada öldürülmüştür ve hamam turistlerin uğrak noktasıdır.
Mardin’de Şahmeran, sanata ve günlük yaşama işlemiştir. Evlerin duvarlarında Şahmeran tabloları, telkari işlemeler ve kanaviçeler, onun koruyucu ruhunu yansıtır. Mardin’deki efsane, Şahmeran’ın yılanlarıyla yeraltında yaşadığını ve bilgeliğini insanlara aktardığını vurgular. Burada Şahmeran, bolluk ve bereket sembolüdür. Cam üzerine işlenen Şahmeran motifleri, Mezopotamya’nın renkleriyle efsanenin çok kültürlü mirasını yansıtır. 2020’de Mardin Belediyesi’nin “Şahmeran Mardin” sergisi, yerel sanatçıların Şahmeran heykelleriyle bu mirası modern bir platformda yaşattı.
Tarsus’taki Şahmeran, ihanet ve fedakârlık üzerine yoğunlaşırken, Mardin’deki Şahmeran koruyucu bir anne figürüdür. Bu fark, iki bölgenin kültürel dokusundan kaynaklanır: Tarsus’un Akdenizli, dramatik yapısı efsaneye trajik bir ton katar; Mardin’in Mezopotamyalı, mistik havası Şahmeran’ı bereket sembolüne dönüştürür.
Şahmeran’ın Günümüzdeki Yansıması
Şahmeran, modern dünyada da yaşıyor. 2023’te Netflix’te yayınlanan “Şahmeran” dizisi, efsaneyi bir aşk hikâyesine taşıdı. Kürt kadın sanatçılar Zehra Doğan ve Canan Şenol, Şahmeran’ı kadın gücünün sembolü olarak yorumladı. Öğretmenliğini yaptığım Midyatlı Ressam ve Şahmeran Sanatçısı Mehmet Mete ile Ebuburak Mardin’de kurdukları atölyelerde Şahmeran hikayesini sanatlarını işlemeye devam etmektedirler.LGBTQ+ toplulukları, onun ikili doğasını (yarı insan, yarı yılan) çeşitlilik ve kabul sembolü olarak benimsedi. Tekstil sanatında Şahmeran motifleri, ölümsüzlük ve koruma anlamlarıyla işleniyor.
Son Söz: Şahmeran ve Ölümsüzlük Arayışı
Şahmeran, Gılgamış’ın yitip giden otu gibi, bize insanın ölümsüzlük özlemini ve bu özlemin imkânsızlığını anlatır. Onun hikâyesi, sadakatin ve ihanetin, bilginin ve cehaletin, korkunun ve sevginin dansıdır. Tarsus’un hamamlarında, Mardin’in dar sokaklarında, Anadolu’nun her köşesinde Şahmeran, ruhumuzun derinliklerinde yankılanır. Bize sorar: Bilgeliği seçmek için ne kadar cesuruz? Gölgelerimizle yüzleşmeye hazır mıyız?
Şahmeran’ın yılanları hâlâ bekliyor. Belki Tarsus’u istila ederler; belki içimizdeki bastırılmış gerçeklerle yüzleşmemizi sağlarlar. Gılgamış’ın otunu yitirmesi gibi, Şahmeran’ın ölümü de bize şunu öğretir: Ölümsüzlük, bedenle değil, bilgelikle kazanılır.

