Makamlar kalıcı, üzerindekiler gidicidir!
Kişilerin başarıları takdir edildiği ve karşılığı verildiği müddetçe daha iyi sonuçlar elde edilir ve başarıların devamı sağlanır.
Hiç şüphesiz kimi insanlar için makam ve mevkiler ‘KOLTUK’ aşkından öteye gitmezken kimileri için de bu uğurda harcanan emek ve çekilen zahmetler makama ulaşıldığında ‘HİZMET’ aşkına, üretkenliğe ve toplum için faydaya dönüşmektedir. Makamların büyüklüğüne, şan ve şöhretine aldanmayıp, insanlara yararlı olmak isteyen, hizmet aşkıyla yanıp tutuşan nice insanlar var yeryüzünde. Muhakkak ki gönülleri makam ve mevki hırsıyla dolu, şan ve şöhret peşinde koşan insanlar da var. Tüm bunlar aslında bizim iyi ile kötüyü, çalışkan ile tembeli, koltuk aşıkları ile hizmet aşıklarını daha iyi görmemize neden oluyor.
Unutulmamalı ki hiç kimsenin hak ve hukukuna girmeden, alınlarının teri ile emek ve gayretleriyle basamak basamak yükselen insanların çalışkanlıkları, faydalı olma istekleri ve başarılı olmak için gösterdikleri azim ve çaba her zaman takdire mazhar olmuştur. Koltuk düşkünü kişiler ise, topluma ve insanlara faydalı olmak yerine büyük bir gaflet içinde, nefislerinin esiri olduğundan bihaber bulundukları makamlarda kendilerinden ve üç-beş kişiden oluşan çevrelerinden başka hiç kimseye bir yararları dokunmamaktadır. Belki torpille, bekli de hatırı sayılır kişileri de emellerine alet etmek suretiyle insanların hak ve hukukunu çiğneyip, heveslerine duçar olmak niyetiyle, makamlarını yükseltmek dışında hiçbir amaç ve gayesi olamayanlardan hizmet de beklemek yersiz olur sanırım.
Aslında insanlar sanıldığı kadar da, kör, sağır ve dilsiz değildir. Her şeyin vaktini ve zamanını bekleyen bu toplumun mukaddes insanları; yeri geldi mi çalışanın, fedakarlık yapanın, hizmet üretenin isimlerini kalbine kazıyıp onları ölümsüzleştiriyor. Hiç şüphesiz makamlardaki koltuklara yapışıp, sanki ‘ölünceye kadar’ o koltuklarda kalacakmış gibi davranan, hiç kimsenin dertleri ile dertlenmeyen, tuğla üstüne tuğla koymayan, kibirden ve lüks yaşamdan başka hiç bir dertleri ve tasaları olmayanları da asla ve asla hatırlamamaktadır. Bu karakterdeki zatların arkalarında bıraktıkları ancak kötü bir zaman dilimi ve boşa geçirilen hizmet süreleri olarak hafızalarda yer almaktadır.
Herkesin belli bir görevi üstlendiği dünyamızda muhakkak ki bazı şahsiyetler de vardır ki onlar da yaptıkları anlamlı çalışmalar nedeniyle uzun yıllar geçsede hafızalardaki yerlerini koruyorlar. Onlardan sadece bir örnek verecek olursam şayet oda; Midyat’ın eski Kaymakamı Feyzullah Özcan’dır...
Atalarımız demiş ya; “Yiğidi öldür ama hakkını yeme”. Mesela Midyat’ta bu sıralar kendisi ile tanışma ve çayını içme şerefine nail olanların dillerine pelesenk olan bir durum var ki oda Cumhuriyet Başsavcımız Sayın Adnan Küçükyumuk’un naif ve hürmetkar kişiliği ile kalpleri kazanması, sosyal sorumluluk projeleriyle de alkışları almasıdır. Midyat’ımızda görev yapan idareciler mevzubahis olduğunda hemen hemen herkes başsavcının bilgeliği ve zekasından övgü ile söz ediyor, sosyal sorumluluk projeleri, marifet ve hoşgörüsünden dem vuruyor. Yaklaşık 1 yıldır Midyat’ta bulunan Başsavcı Küçükyumuk’un bu süre zarfında gerek kurum içinde ve gerekse de kurum dışında yaptığı örnek çalışmalar ile her kesimden insanın takdirini kazanmış durumdadır.
Sayın başsavcımızın başkanlık ettiği Denetimli Serbestlik Müdürlüğü (Koruma Kurulu Başakanlığı)’nda ki üyeler ile birlikte tutuklu ve hükümlü ailelerini ziyaret etmesi ve ihtiyaçlarını tespit edip kısa sürede bunları temin etmesi de ayrıca ona olan hayranlığı ve sevgiyi kat kat arttırmış gibi... Mübalağadan uzak bu yorumları dikkate alınmaya değer buluyorum. Çünkü insanımız gördüklerini ve yaşadıklarını dili döndüğünce anlatır, hak olanı sahibine teslim eder, yeri geldi mi de eleştirisini yapar!
Kişilerin başarıları takdir edildiği ve karşılığı verildiği müddetçe daha iyi sonuçlar elde edilir ve başarıların devamı sağlanır. Sizin de bildiğiniz gibi ‘Marifet iltifata tabidir’. İşte bu noktada başarıyı taktir etmeliyiz ki arkası gelsin ve hizmet üretilsin… Eğer, bizler onları desteklemez, takdir etmez isek, şevkleri kırılır. Tabiî olarak da hevesleri kaçabilir.
Bu şahsiyetlere gıbta ile bakmak yetmez tabiki, bunun yanında pozitif enerjileri ve ekip ruhuyla çalışmayı seven yönlerini, idealist, girişken ve geniş vizyonlarından dersler çıkarıp çalışma karekterlerini kendi hayatımızda ve yaptığımız işlerde tatbik etmemiz daha güzel olur.
Birkaç sene önce Midyat’ta, Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nün organizesinde İMKB Anadolu Lisesi’nde gerçekleşen ve mülki idareceilerin de konuşmacı olarak katıldığı ‘Örnek Rol Model’ seminerinde yöneticiler, öğrencilere başarı hikayelerini büyük bir gururla anlatmışlardı.
Birçoğunun üniversiteye girmek için hazırlandığı bu dönemde bu seminerin düzenlenmiş olması gençlerin ufuklarında yeni pencereler açtığı gibi belki de konuşmacılar gibi 'başarılı olmak için daha çok çalışma'ları yönünde artık kendilerine telkinlerde bulunuyorlardı. O dönem ki gençlerin birçoğu şuan çeşitli üniversitelerde ihtisas yapıyor. Umarım onlar da başarılı ve idealist birer yönetici olma yolunda bilgilerini ve kabiliyetlerini geliştirirler. Öncelikle Midyat’ımız ve ülkemize hizmet ederler…
Midyat’ta şuan üniversiteye hazırlanan yada lise de eğitimlerine devam eden kardeşlerimin neden şimdi bize de bu seminer verilmiyor diye üzülmesini istemiyorum. Belki bu yazıdan sonra yine bir seminer düzenlenir ve sizlerde zihninini pak edecek, çalışma şevkinizi arttıracak yeni idareceilerimizin hayat hikayelerine kendi anlatımlarıyla tanıklık edersiniz. Ama bunun öncesinde eğer siz sevgili kardeşlerim ve okuyucularım gerçek bir rol model arıyor ve onun başarısından kendi hayatınıza tatbik edeceğiniz anların olduğuna inanıyorsanız hiç vakit kaybetmeden Adliye Sarayı’nda soluğu almanızı öneririm. İnanıyorum ki sizlerde Sayın Başsavcımız Adnan beyin konuğu olduğunuzda onun ender rastlanan misafirperverliği, sıcaklığı, samimiyeti ve dostane muhabbetine tanıklık edecek ve bu arada hiç fark etmeden nasılda bir bilgi deryasında, deniz feneri misali kalbinizin aydınlandığını, zihninizde taze fikirlerin oluştuğunu hissedeceksiniz.
Sevgili okuyucularım, sözün özü şudur ki; makam ve mevkilerde bulunmanın asıl gayesi lüks giyinmek, kendini beğenmek, birbirinden farklı takılar takmak, her önünüze gelene bağırıp çağırmak, eşreflik saatinize göre makama gelenlerle görüşmek veya hiç görüşmemek, yeri geldimi en ağır hakaretleri etmek, makamın keyfini çıkarmak, sırf kendi çıkarlarını düşünmek yada makam aracını sürmek demek değildir.
Makam ve mevkilerde bulunmak öncelikle insanlara faydalı olmayı ve hizmet yapmayı gerektirir. Dönüp arkanıza baktığınızda gururla anımsayacağınız eserler inşa etmeniz gerekir.
Kayıp yılların telafisi çok ama çok zordur. Bu sebeple vakit geçmeden herkes yaptığı işin en iyisini yapmaya gayret göstermeli, insanların refah ve huzuru içinde yaşayabilmesi için çaba harcamalıdır. Buna yöneticilik vasfında bulunanların daha fazla önem vermeleri gerekir.
Halis İş / Sizin Medya
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.