
Kurban Olmak Ya Da Dirilmek
Kurban, gerek yakınlaşmak gerek adak sunmak manaları ile Allah’ın hali vakti yerinde olan...
Kurban, gerek yakınlaşmak gerek adak sunmak manaları ile Allah’ın hali vakti yerinde olan her mü’mine emri, atamız İbrahim (as) ile oğlu İsmail'in (as) bizlere yadigarı ve kendisine Kevser verilen Alemlere rahmet Muhammed (sav)’in sünneti olan bir ibadettir. Diğer ibadetlerin de özünde taşıdığı anlam itibari ile Kurban ibadetinde de asıl maksat Allah’ın emrini yerde bırakmamak ve Allah’a daha yakın olmayı sağlayan bir aracı olarak anlamaktır. Bu amaca doğru çıkılan yolda bize en kısa ve en doğru yolu gösterecek olan yardımlaşma, dayanışma, sevgi, saygı ve muhtacı gözetmek hasletleri temel gaye olarak benimsenmelidir.
Günümüz toplumlarında zuhur etmiş ruha dayalı bir çok hastalığın reçetesi durumunda olan bu ibadeti nasıl idrak etmeliyiz? Kurban ibadetini insanın Rabbi ile ve aynı zamanda birlikte yaşadığı insanlarla bağlarını güçlendiren, bunun yanı sıra içine düşülmüş modern yalnızlıktan kurtulmaya vesile olan ya da yardımseverlik ve paylaşmanın verdiği haz ile ruhu onarmak anlamında ele alabiliriz. Nitekim bizimle birlikte ebedi yurda gidecek olan şey yaptığımız hayırlı ameller neticesinde aldığımız dualardır. Rabbimizin hoşnutluğu ile geçen bir ömür, dünyanın keşmekeşinde çırpınan bir müslümanın birinci önceliğidir. Tıpkı hacı adaylarının Allah’ın evinde arşı ve arzı inlettiği ‘Lebbeyk!’ nidaları gibi bizler de yapacağımız kurban paylaşımları ile Allah’ın evi hükmünde olan insan gönüllerini ‘Lebbeyk!’ nidası ile titretelim. Çünkü gayemiz rıza-ı ilahîdir. Allah’ın dileği ne ettir ne de ottur. Murad olunan yetimi, yoksulu, fakiri ile hep beraber olabilmek hep beraber gülebilmektir.
Hal böyle iken Rabbin rızasını kazanmak, bu ibadeti yerine getirmek isteyenlerin bazı konulara çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Özellikle kurban edilecek hayvanda aranan şartların eksiksiz olması önceliktir. Daha sonra kurban edilecek o hayvana davranış, kurban edilmeden önce ya da kurban edilme esnasında o cana yapılan uygulamalar kesinlikle İslam’a uygun olmalıdır. Teşbihte hata olmasın öyle ki kurban edeceğimiz canın kendi öz evladımız olduğunu düşünelim. Zira İbrahim (as)’in mirası tam da bu değil midir? O mübarek can sizin İsmail’iniz hükmündedir. Kendi öz evladınıza nasıl ihtimam, şevkat ve merhamet gösteriyorsanız o hayvana da bıçağınızın darbesi ile şah damarından kanları boşaltıp ruhunu teslim edene kadar öyle davranmak zorundasınızdır. Sonrasında takip edeceğimiz yolu ise Peygamber efendimiz (sav) bizlere şu sözleri ile gösteriyor: “Desene ey kızım! Bir kürek kemiği parçası hariç kurbanımızın hepsi duruyor.” İşte bu süreç bizim içine düştüğümüz bir çok ruhî belanın devasıdır. Allah’ a daha yakın olma fırsatıdır. Yani bizler en kalbî sevgilerin sıcaklığını mı tercih ediyoruz yoksa derin dondurucuların soğukluğunu mu?
Son zamanlarda özellikle Kurban bayramı öncesi ve sonrasında gündeme gelen probleme gelelim. Bu sorun kesinlikle ama kesinlikle İslam’a zarar vermek için ortaya atılan, temelini yitiren dinler ve inananları gibi bu defa İslam’ı ve müslümanları hedef alan bir sorundur. Kurban kesmenin kötü bir durum olduğunu iddia edenler ne İbrahim (as) ne İsmail (as) ne Peygamberimiz Muhammed (sav)’i ne de Kevser süresini okumamışlardır. Okumuşlarsa da anlamamış anlamışlarsa da kalpleri ile kavramamışlardır. Eğer dertleri hayvanların canı ise tavuğundan tutun da devesine kadar hayvan etlerinden uzak durmalıdırlar. Eğer muhtaç olana başka şekilde yardımcı olmak niyetindeler ise bu defa İslam’ın zekat ve sadaka konularını anlamamışlardır demektir. Sadaka ya da zekat gibi yardımların her zaman verilebildiğinden kesinlikle bîhaber değillerdir. Lakin amaçları gereği böyle davrananlar neden konu gerçekten kendi mallarının zekatını vermeye geldiğinde yahut bir yakınının düştüğüne şahit olduklarında ona yardım etmek anlamında bu denli istekli olmuyorlar? Bunun cevabını her vicdan sahibi bilir elbet. Bu tip düşünce ve söylemleri kendilerine şiar edinenler haşa Peygamberden daha mı müslümanlar? İslam’a uymak yerine İslam’ı kendilerine göre uydurma heveslileri hiç bir zaman başarılı olamayacaklar.
Gerek Kurban gerekse Ramazan Bayramı bizleri neye yaklaştırıyor? İşte bu soruyu kendimize soralım. Sıla-i rahîm için dargınların barışması için büyük nimet olan bayramları nasıl değerlendiriyoruz? Bu günlere sıradan tatil olarak mı bakıyoruz? Ya da bayramların gelip geçmesine rağmen hala dargın olduklarımız mı var? Dünyaya kapalı Allah’a açık bir penceremiz mevcut mu biz buna bakalım. Kurbanımızın canını vermesi bizi diriltiyor mu bunu dert edinelim. Muhtaç seni hayırla yad edip duasına seni dahil ediyor mu bunu düşünelim. Bizim için ölenler varken biz de dirilelim. Bu zamanları yenilenmek, yeniden doğmak için fırsat bilelim. En başta da nefsimizi kurban edelim. Niyeti halis olmayanlara da son sözümüz şudur;
Siz ateşseniz biz ateşten korkmuyoruz! İbrahimîyiz,
Siz bıçaksanız biz bıçaktan korkmuyoruz! İsmailîyiz,
Siz karanlık kuyu dahi olsanız korkmuyoruz! Yusufîyiz,
Biz Nemrud’a karşı İbrahim’in yanında
Firavuna karşı Musa
Musa’ya yol açan asa
Siz şeytan dahi olsanız korkmuyoruz! Muhammedîyiz.
- Mehmet Ali EŞ -
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.