Rojin KURT

Rojin KURT

Korkma!

A+A-

Belki sayılamayacak gözyaşı döktük. Kimimiz canından oldu, kimimiz hasretinden hüsrana uğradı. Düşün ki senin zenginliğin özgürlüğündür insanoğlu. Dokunsan alevlenecek güneşin sıcaklığında, boyunca soğuk karın içinde zorluklarla sana kazanılan bu Türkiye için gurursun.

Aklından geçen, dilinden süzülen, parmaklarınla ölümsüzleştirdiğin Milli Marşımız bizim için, hürriyetimiz için büyük bir övgüdür. Oysa yalnız biz değil, bizden önce canı pahasına savaşan, bizim için ve kendi nesillerinin devamının onları gururla anması için verilmiş bir mücadeledir.

Marşımız, savaşta gösterilen gayretin gururu, ödülüdür.

Zaferimiz nesillerce dilden dile dolaşır, destanlaşır.

Âkif’in sözü: İstiklal Marşı, hiçbir karşılık beklemeden kalbinin tüm içtenlikle yazdığı ölümsüz sözlerdir. Bu sözler milletimizin istikbalidir, istiklalidir, marşıdır, “İstiklal Marşı”dır.

Damarlarımızda akan al al kanımızı atalarımıza borçluluğumuzu unutmamalıyız.

Akif'in parmaklarından dökülen; 'Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal', şehitlerimiz  değil midir gelecekteki bizlere kanlarını helal eden. Bizlere; 'verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı' diyen.

Senelerdir büyük küçük demeden dilimizden süzülen İstiklal Marşı kimilerini öğretmen, kimilerini asker, kimilerini ise hekim olarak okul sıralarından uğurlayan marş hür bir irade ile anılması gerekir.

Gücümüzü, namusumuzu, yarınlarımızı kapsayan bu gurur verici marşımızı dinlerken gözlerinden akan yaşları silen nenelerimiz, dedelerimizdir.

Kin, nefret var mıydı sanırsın?, herkes özgürlük için seferber olmuşken.

Sevinç çığlıkları arasında yazılması istenen Milli Marşımız özgürlüğe, huzura, sevdiklerine kavuşan vatan içindi.

Satır satır, kıta kıta yazılan marşımızı bizim bütün kalbimizle, gözümüz bağlı bağıra bağıra söyleyecek olan biziz.

Yarınlarına umut, sevgi, mutluluk veren Albayrak değil midir?

Bakınca gözlerinin dolduğu, anılınca marşımızın adı göklerde dalgalanan bayrağımıza yakışacak duruş sergileyen sen değil misin?

Çok yakışır bizim topraklarımıza, satırlarımıza, senin mürekkebinden damla damla akan, satır satır yazılan mısralar. Boğazlarından bir lokma ekmek, bir tas helal su geçsin diye avuç avuç kanlar döken gazilerimizin nasıl tekrardan ellerinden öperiz.

Nasıl tekrar tekrar yaralarını sarabiliriz. Onların kanının ışıltısından esinlendi marşımız. Sen yalnızca bu vatan için yazılmış bir şiir değil, sen yurdumun dört bir yanında sönmeden tüten ocaklarında özgürce oturan binlerce yeni nesil için yazılmış olan onursun.

Renkler, gülüşler silmesin aklımızdan. Zaferimiz, sevincimiz, üzüldük, ama değdi. Canımız yandı, ama yaralarımızı sardık. Huzura geldik derken kızgın yağlarda kavruldu ciğerimiz.

Siyahlara büründü kara gün, yaslara boğuldu milletim.

Değişecek, olmayacak eskisi gibi, Âkif’in susmayacak, bağıracak; 'İstiklal'i umut verecek geleceğe, basacak kara iz bırakacak yüreklerde.

Daha bir çok Asım doğacak, yeşerecek topraktan. Ve doğacaktır 'vaadettiği günler' hakkın. Sönmeyecek, sancağı bizlere bıraktı. Gururumuz İstiklal Marşını bıraktı bizlere.

Duyunca kulağımızda Marşımızın hecelerini gelir aklımıza 'toprağın altında binlerce kefensiz yatanı'. Bir daha başımız dik gururlanarak bağıra bağıra söyleriz 'Korkma!'…

İstiklal Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u anma haftası dolayısıyla yazdığım bu yazım, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından teşekkür belgesi ile ödüllendirildi.

Bu yazı toplam 1422 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.