Ömer MİDYATLI

Ömer MİDYATLI

İnsanlığın kanayan yarası

A+A-

Irkçılık, insanlığın tarih boyunca karşı karşıya kaldığı en büyük adaletsizliklerden biridir.

İnsanları; ten rengi, etnik köken, dil, cinsiyet veya inanç gibi farklılıklarına dayanarak kategorize etmek, ayrıştırmak ve bu farkları üstünlük ya da aşağılık sebebi olarak görmek, sadece bireyler değil, tüm toplumlar üzerinde derin yaralar bırakmıştır. Tarihin çeşitli dönemlerinde bu ayrımcılık nedeniyle yüz binlerce insan katledilmiş, milyonlarca insan acı çekmiştir.

Nazi Almanya’sında ırkçı ideolojiler, milyonlarca Yahudi, Roman, engelli birey ve muhalifi sistematik şekilde katletmiştir. Amerika kıtasında ise kölelik düzeni, milyonlarca Afrikalının köleleştirilmesine ve siyahilere “aşağı ırk” muamelesi yapılmasına yol açmıştır. Siyahiler, bu süreçte ekonomik, sosyal ve fiziksel anlamda acımasız bir sömürüye maruz kalmıştır. Hatta 19. yüzyılda Amerika’da, derisi nedeniyle avlanan timsahlar için siyahi çocukların yem olarak kullanılması, tarihin en karanlık ve utanç verici olaylarından biridir.

Benzer şekilde, dünyanın birçok yerinde belirli etnik veya dini gruplara yönelik ayrımcılık, ötekileştirme ve hatta soykırım gibi vahim olaylar yaşanmıştır. Bu, yalnızca geçmişin karanlık birer sayfası değil, bugün hâlâ etkisini hissettiren travmalardır. Hatta günümüzde bile, özellikle Avrupa’da Suriyeli ve Afgan mültecilere yönelik ötekileştirme, ayrımcılık ve nefret söylemleri, geçmişteki vahşetlerin farklı biçimlerde devam ettiğini göstermektedir.

Maalesef gerek ulusal medya gerekse de uluslararası medya, iltica veya göç konularını ele alırken kullandığı dil ile bu ayrımcılığı körükleyebilmektedir. “Afgan sığınmacı, polis memurunu katletti,” “Suriyeli adam küçük kızı taciz etti,” “Mülteci krizi devam ediyor,” gibi ifadeler, bireyleri sadece bir sorun olarak göstermekte, bu da toplumda yabancı düşmanlığını artırmaktadır. Oysa her mülteci, ardında savaş, yoksulluk ya da zulüm hikâyesi bırakmış bir insandır.

Bu tür nefret söylemleri, masum ifadeler gibi görünse de toplumun dokusunu bozan en tehlikeli zehirlerden biridir. Hedef alınan bireyleri veya grupları insanlıktan çıkarır ve onlara karşı şiddeti, adaletsizliği meşru göstermeye çalışır. Nefret söylemlerinin normalleşmesi, toplumsal bağları zayıflatır ve insanlar arasında geri dönülemez yaralar açar.

Anlaşılacağı üzere, ırkçılık, din düşmanlığı veya farklı inançlara karşı şiddet eylemleri yalnızca bireylerin değil, tüm insanlığın onurunu ve bir arada yaşama idealini yok eder. Bu yönüyle ırkçılık ve ayrımcılık, bir hastalıktır. Bu hastalığa karşı en güçlü ilaç ise empati, eğitim ve hukukun etkin uygulanmasıdır. İnsanlar, farklı kültürleri, dilleri ve inançları tanıdıkça önyargıların yerini anlayış ve saygı alır. Eğitimin her seviyesinde hoşgörüyü ve eşitliği teşvik eden bir anlayış benimsenmelidir.

Kendini üstün görme ve başka ırkları küçümseme, hastalıklı bir ruh hâlidir. Gerekirse bu zihniyet, yasalarla düzenlemeler ve psikolojik tedavilerle giderilmelidir. Eğitim ve öğretim müfredatına, farklılıkların bir zenginlik olduğunu ve onlara saygı göstermenin insani bir değer olduğunu öğreten dersler eklenmelidir.

Benim doğup büyüdüğüm Midyat ilçesi, tüm dünyaya örnek olabilecek bir model sunmaktadır. Burada insanlar, farklılıkları bir tehdit olarak değil, bir zenginlik olarak görür. Süryani, Ezidi, Arap, Kürt ve Türk gibi farklı toplulukların yüzyıllardır bir arada barış ve uyum içinde yaşadığı bu kadim şehir, ayrımcılık ve nefretin olmadığı bir dünyanın mümkün olduğunu bizlere hatırlatır.

Bu hastalığın üstesinden gelmek istiyorsak tüm kamu kurumlarının girişine “Kim olursa olsun, her insanın onurlu ve saygıdeğer bir yaşamı hak eder” sözü asılmalı, insana sırf insan olduğu için değer vermek bilinci toplumda yerleştirilmelidir.

Empati, hoşgörü ve eğitimle, kin ve nefretin yerini sevgi ve saygının aldığı bir dünya inşa etmeliyiz.

Farklılıkları bir tehdit olarak görmek yerine birer zenginlik olarak kabul ederek bilinçli bir toplum oluşturmak, insanlık için en büyük kazanım olacaktır.

Bu yazı toplam 624 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar