Hemşehrimiz Prof. Dr. Aksoy,  Sorularımızı Cevapladı

Hemşehrimiz Prof. Dr. Aksoy, Sorularımızı Cevapladı

Midyatlı hemşehrimiz Prof. Dr. Abdurrahman Aksoy, ‘Midyat’ın eğitim, sanat, kültür ve yatırımlar’ konusundaki sorularımızı yanıtladı.

A+A-

Midyatlı hemşehrimiz Prof. Dr. Abdurrahman Aksoy, ‘Midyat’ın eğitim, sanat, kültür ve yatırımlar’ konularıyla ilgili sorularımızı yanıtladı.

Aksoy, birlikte yaşama kültürünün en güzel örneğinin Midyat’ta olduğunu, bu örneğe sadece Kudüs’te rastlanabileceğini vurgulayarak, “Bu hoşgörü değil, ‘hoşgörü’ kelimesi bana göre anlam olarak kulağa hoş gelmeyen bir kelime. Hoşgörü kelime olarak esasında ‘karşı tarafın kötü yönleri olmasına rağmen ben çok iyi olduğum için tolere ediyorum’ şeklinde bir ima ortaya çıkarıyor ve bu da kulakları tırmalıyor.” dedi.

Bir dizi ziyaret için memleketi Midyat’a gelen hemşehrimiz, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdurrahman Aksoy, İnternet Haber Portalı SizinMedya.Com Haber Müdürü Mehmet Halis İş’in “Midyat’ın Eğitim, Sanat,  Kültür ve Yatırımlar” konularıyla ilgili sorularına verdiği cevaplar şöyle:

“KÖYLERDEN ŞEHRE ÇOK GÖÇ OLDU”

Ailesinin 37 yıldan bu yana Midyat merkezde ikamet ettiğine dikkat çeken Aksoy, “Midyat merkezde 1978 yılından bu yana oturuyoruz. O zamanlar Midyat'ın nüfusu 15 bin civarındaydı, ama şimdi baktığımız zaman ilçenin nüfusu 105 bini geçmiş durumda. İlçe nüfusunun kısa syılacak bir zaman zürecinde artışı köylerden şehre yoğun göçle meydana geldi. Bu göçle beraber haliyle şehrin eğitim, sağlık, sosyal alan, barınma, iş imkanı, alt yapı ve üst yapı gibi bir takım ihtiyaçları ve yetersizlikleri ortaya çıktı. Bu ihtiyaçların büyük bir çoğunluğu halen de karşılanabilmiş değil. Midyat'ta ciddi anlamda bir yeşil alan ve park ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Bir şehrin kültür ve şehirlilik ruhunun oluşabilmesi için insanların belli bir süreyi aynı ortamda beraber paylaşması gerekiyor. Göçlerle beraber şehirde sürekli bir hareketlilik ve bir değişim oluyor ve şehir kültürü de kaçınılmaz olarak bundan etkileniyor. Nüfus artışıyla birlikte artık insanlar birbirini tanıyamaz durma geldiler. Eskiden bırakın mahalleyi diğer mahallelerdeki insanlar bile bir birini tanırlardı. Evlerin kapısı asla kilitlenmezdi. Komşuluk ilişkileri çok farklı boyutlarda yaşanıyordu.” dedi.

“HOŞGÖRÜ KELİMESİ KULAKLARI TIRMALAYAN BİR KELİMEDİR”

Aksoy, Midyatlıların birlikte yaşama kültürünü benimsediklerini ve yüzyıllardır bunu sürdürdüklerini kaydederek, “Midyat’ı önemli kılan unsurlardan birisi, dünyada benzerine çok az rastlayabileceğimiz, farklı kültür, dil ve etnisisiteden insanların beraber yaşama kültürünün varlığıdır. Bunun benzerini ancak Kudüs'te görebilirsiniz. Bu hoşgörü değil, ‘hoşgörü’ kelimesi bana göre anlam olarak kulağa hoş gelmeyen bir kelime. Hoşgörü kelime olarak esasında ‘karşı tarafın kötü yönleri olmasına rağmen ben çok iyi olduğum için tolere ediyorum.’ şeklinde bir ima ortaya çıkarıyor ve bu da kulakları tırmalıyor. Halbuki bizim beraber yaşama ve birbirinin haklarına saygı temelinde bir kültürümüz var. Midyat'ta insanlar yüzyıllardır beraber yaşama kültürünü başarıyla sürdürüyorlar. Süryanisi, Ezidisi, Müslümanı, eskiden Yahudi de varmış, daha sonra göç etmişler. Bu  insanlar sadece sevinçlerini değil, aynı zamanda yaslarını da beraber tutmuşlar, birbirlerinin bayramını kutlamışlar, farklı dinlere sahip olmalarına rağmen.” diye konuştu.

“AMACIMIZ GELENEKSEL EL SANATLARINI YAŞATMAKTI”

Midyat’ın geleneksel el sanatlarının yaşatılarak gelecek nesillere aktarılması için gereken özenin gösterilmediğini savunan Aksoy, şunları kaydetti:

“Midyat sadece Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde değil, tüm bölgede çok özellikleri olan bir şehir. Özellikle gümüş işleme sanatı dediğimiz telkari sanatı ve taş işleme sanatı, bunlar bizim çok önemli değerlerimiz. 2002 yılında biz Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ne bağlı olarak Midyat Meslek Yüksekokulu’nu kurmak istediğimizde özellikle iki bölüm üzerine çok duruyorduk. Bunlardan birincisi gümüş işleme ve değerli taş işleme bölümü, diğeri de, taş işleme ve restorasyon bölümüydü. Yüksek okulda bu bölümleri açmak isterken bizim amacımız yüzyılların birikimi olan bu geleneksel el sanatlarının kaybolmamasıydı. Çünkü bilinenin aksine Midyat Telkâri Sanatı yok olma ile karşı karşıyadır.”

“ESKİ MOTİFLER KAYBOLDU”

Aksoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şuan bile maalesef Midyat'ta yapılmayan gümüşler ‘Midyat işi’ diye satılıyor. Bu da bizim bir el ürünümüzün, bir sanatımızın kaybı demektir. Ve bunun önüne geçmek için de bugüne kadar herhangi bir adım atılmış değil. Midyat’ta gümüş işleme işini yapan çok az sayıda sanatkarımız kalmış. Aynı şekilde taş işleme sanatında da benzer sorunlar var. Şimdi birçok taş işleme atölyesi olmasına rağmen, son zamanlarda gelenekesel ve tarihi mimariyi canlandırma çalışmaları olmasına rağmen, eski motif ve bina yapım teknikleri kataloglanıp arşivlenmediği için kayboldu. Midyat taşından yapılan evlerde eskiden kullanılan motiflerin her birinin bir anlamı vardı. Pencere üstlerindeki lale ve papatya motifleri,  veya kapı girişlerinde kullanılan asma yaprağı motifi, üzüm motifleri gibi. Bunların hepsi birere kültürel değer ve kültürümüzden kaynaklanan motiflerdi. Üzülürek elirtmek isterim ki;  çok ciddi bir şekilde taş işleme sanatımız ruhsuz bir şekile bürünerek geçmişten kalan bir diğer sanatımız da kaybolma tehlikesiyle karşı karşıyadır.”

“HAYVANCILIK VE TURİZM TEŞVİK EDİLMELİ”

Bölgenin kalkınması için teşvik edici düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyleyen Aksoy, bölgenin kalkınması için önerileri şöyle sıraladı:

“Bölgeyi kalkındırmak için mutlaka hayvancılık ve turizmin teşvik edilmesi lazım. Tabii bu teşvik ve yatırımlar yapılırken bölgenin geçmişine, tarihine, kültürüne uygun olmasına dikkat etmek gerekiyor. Tarıma elverişli çok fazla geniş alan olmadığından dolayı çok fazla kimyasal maddeler kullanılmamış. Dolayısıyla topraklar temiz. Çok rahat bir şekilde hem organik tarım hem de organik hayvancılık yapılabilir. Turizmde de Midyat’ın tanıtımının yetirince yapılmadığına inanıyorum. İnsanlar maalesef Midyat’ın geçmiş kültürünü, birikimini doğru bir şekilde tanımadan Midyat’tan ayrılıyorlar. Dolayısıyla Midyat’ta turizm potansiyelinin mutlaka çok iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Midyat’ın kültürünün, birikiminin televizyon dizilerinden öğrenilmemesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü televizyon dizilerinde aktarılan, ‘Midyat'ın tarihi, geçmişi veya Midyat'taki normal hayatmış gibi’ aktarılan ve dizilerde gösterilen yaşamın Midyat kültürüyle hiçbir alakası yoktur.”

“HALK KÜTÜPHANESİ VE KONGRE MERKEZİ YAPILMALI”

Mevcut halk kütüphanesinin talebi karşılamadığını, kentin bir kütüphane ve bir kongre kültür merkezine ihtiyacı olduğunu belirten Aksoy, “Midyat'ın nüfusu 15 bin iken küçük ama sürekli açık ve işlevsel bir halk kütüphanemiz vardı. Nüfusumuz 105 binin üzerine çıktı, ama aynı halk kütüphanesi küçücük bir halinde  yerinde duruyor. Büyük bir halk kütüphanesine ihtiyacı var Midyat’ın. Ayrıca bir kongre kültür merkezine de ihtiyaç var. Bunun da olmaması çok büyük bir eksiklik Midyat için.” şeklinde konuştu.

“ÇOCUKLAR TÜRKÇE ÖĞRENMEDEN OKULA GÖNDERİLMEMELİ”

Bölgedeki insanların birden çok dili konuşmalarından dolayı çocukların Türkçe konuşmayı geç öğrendiğini, bununda ileri ki yaşlarda üniversiteye hazırlık sınavlarında öğrencileri zorladığını aktaran Aksoy, sözlerine şöyle devam etti:

“Anadolu’nun herhangi bir köşesindeki bir çocuk ilkokula başladığı zaman okuma yazmayı öğrenirken, bizim buralarda maalesef okuma yazmayı değil, konuşmayı öğreniyorlar. Dolayısıyla ikinci sınıfa geçildiği zaman bizim buradaki öğrenci konuşulanın çoğunu anlamamasına rağmen, okuma yazmayı öğrenmeye çalışıyor. Bu açık bu şekilde devam ediyor. Dolayısıyla bizim liseden mezun olan öğrencilerimizin büyük bir kısmı, ancak mezun olduktan 1-2 yıl sonra üniversite sınavını kazanıp istedikleri bölümlere gidebilmektedirler. Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi çocukların Türkçe öğrenemeden okula başlatılmasıdır. Öğrencilerin Türkçe konuşmayı bilmeden ilkokula başlatılmaması gerektiğine inanıyorum. Eğitimde çıtayı yükseltmenin en doğru yolu rasyonel adımlar atmaktan geçiyor diye düşünüyorum.”

“ÖĞRETMENLER İÇİN PERFORMANS SİSTEMİ GETİRİLMELİ”

Öğretmenler için performans sisteminin kurulması gerektiğini savunan Aksoy, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Öğretmenler için performans sisteminin uygulamaya konulması gerektiğine inanıyorum. Yani çok başarılı bir öğretmen ve performansı düşük olan öğretmeni mevcut sistemde sorgulayamıyorsunuz. Bunun önüne geçmek için mutlaka performans sisteminin getirilmesi gerekiyor. Öğretmenlerin de sözleşmeli statüde, birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi 3-5 yıllık sözleşmelerle ve öğretmenin performansına bakılaraktan sözleşmelerinin yenilenmesi gerekir. Bunların eğitimimizdeki çıtayı yükselteceğine inanıyorum.”

PROF.DR. ABDURRAHMAN AKSOY KIMDIR?

midyat,-sizinmedya,-prof.-dr.-abdurrahman-aksoy,-mehmet-halis-is,-halis-is,.jpgMidyat doğumlu olan Prof.Dr. Abdurrahman Aksoy, ilk, orta ve lise eğitimini Midyat’ta tamamlamıştır. Şu anda Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde görev yapmakta olan Abdurrahman Aksoy 2001 yılında doçent, 2007 yılında ise profesör olmuştur. Prof. Dr. Abdurrahman Aksoy Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde 2011-2013 yılları arasında Rektör danışmanı, 2013 yılından beri Veteriner Fakültesi Dekanı  ve 2004 yılından beri Farmakoloji ve Toksikoloji  Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapmaktadır.

Abdurrahman Aksoy, Veteriner Hekimliği Eğitim Kurumları ve Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (VEDEK) yönetim kurulu üyesi ve sekreteri, Veteriner Farmakoloji ve Toksikoloji Derneği, Laboratuvar Hayvanları Bilim Derneği ve Bilim Kurulu Üyesi, Türk Toksikoloji Derneği üyesidir. 

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi Editörü (1997-2003), Türkiye Klinikleri Veteriner Bilimleri Farmakoloji ve Toksikoloji özel sayı editörlüğü, Frontiers in Veterinary Science (Editör Yardımcısı), Tanzanian Veterinary Journal ve Türkiye Klinikleri Veteriner Bilimleri Dergisi editörler kurulunda görev almaktadır. 

Prof. Dr. Abdurrahman Aksoy’un ulusal ve uluslararası dergilerde basılmış 73 makalesi, , ulusal ve uluslararası  kongrelerde sunulmuş 60 bildirisi, uluslararası ve ulusal 32 projede görev almıştır.  2 kitap editörlüğü ve 4 Kitap bölümü yazarlığı mevcuttur. 

Başlıca ilgi alanları, farmakokinetik hesaplamalar, ilaç ve zehir analiz metotları, çevre toksikolojisi ve laboratuvar hayvanlarıdır.

Farmakoloji ve Toksikoloji alanında kromatografik teknikler (GC, GC-MS, HPLC, LC-MS-MS, SPE), Laboratuvar Hayvanları Kullanım Sertifika Kursları ve Hayvan Deneyi Model Okulu kapsamında hayvan hastalık modelleri eğitimleri ve kursların düzenlenmesinde koordinator ve eğitici olarak görev almıştır. Hobi olarak fotoğrafçılık ile ilgilenmektedir.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.