Barış sürecinde ilk tahliye edilen KCK davasından tutuklu Hanım Onur, devam eden çözüm süreci ile ilgili düşüncelerini paylaşmak üzere Midyat’taki Mıhallemi Derneği’ni ziyaret etti. Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde Belediye Başkan Yardımcılığı görevini yürütürken KCK davasında tutuklanan ve 18 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye olan Hanım Onur, lösemi hastası 5 yaşındaki kızı Solin ve epilepsi hastası 7 yaşındaki oğlu Mirhat ile birlikte Midyat’a geldi.

Hanım Onur, iki çocuğu ile birlikte şehir merkezine beş kilometre mesafedeki Mercimekli (Habsunnes) Köyü’nde Merkezi bulunan Mıhallemi Medeniyetler Arası Diyalog Derneği’ni ziyaret etti. Dernek Başkanı Mehmet Ali Aslan ile görüşen Hanım Onur, derneğin yaptığı çalışmalar ve amaçları hakkında bilgiler aldı. Daha sonra köydeki Şemsi ve Kameriler’e ait mabet üzerine inşa edilen ve Anadolu’da ender görülen mimari özelliklere sahip tapınakları gezen Onur; Mezopotamya halklarına ait günümüze kadar ulaşan somut izler ve bulgular karşısında hayranlığını gizleyemedi.

Gezi ile ilgili açıklama yapan Hanım Onur, köyde dolaşırken hayranlık, büyülenme ve hüzünlenme duygusunu bir arada yaşadığını söyledi. Türkiye’de bir barış sürecinin başladığına işaret eden Onur, “Bu barış sürecinde aslında mevcut bizim söylediğimiz bütün halklara; etnik, dil ve din ayırımı gözetmeksizin yeni bir anayasal güvence hakkının sağlanması gerektiğini belirtiyoruz. Bu köye gelmem de aslında bunun bir adımıdır. Biz hala birbirimizle yaşayabiliyoruz. Birbirimizin hakkını, kimliklerini, dillerini ve çok renkliliğini savunarak da birlikte yaşayabiliriz. Bunu anayasal güvence altına da alabiliriz. Özellikle bu köye gelip, bu güzel atmosferi gördükten sonra aslında biz barışı çoktan kabul etmişiz. Halkların hükümetten tek beklentisi barışı bu coğrafyaya getirmesidir.” dedi.

“KEŞKE BİN TANE HABUR GÖRÜNTÜSÜ OLSAYDI”

Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Mıhallemi Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Başkanı Mehmet Ali Aslan, şunları söyledi:

“Barış sürecinde atılan önemli adımlardan olan Hanım Onur hanımefendinin serbest bırakılmasıdır. Böyle önemli birinin bizim derneği ve bizim köyü ziyaret etmesi bizi sevindirmiştir. Artık biz bu tür insanları görünce barışı sanki görüyoruz. Aklımıza barış geliyor. Burada yüzyıllardır, Ortadoğu’da ve özellikle bu Mezopotamya coğrafyasında maalesef kan, gözyaşı ve acı dinmiyor. Ama şuanda o kan, gözyaşı ve acının dinmesine yönelik bir barış umudu oluşmuş durumda. Bizde her ne kadar direkt bu çatışmanın içinde olmasak da Mıhallemiler, Araplar olarak; biz dolaylı olarak çok etkilendik, ruhen, kalben ve vicdanen çok rahatsız olduk. İnşallah bir daha kimse bu acıları yaşamaz. Neticede dedelerimiz bu acıyı yaşadı, babalarımız ve biz yaşadık.  Şuan da çocuklarımız görüyor, ama artık torunlarımız görmesin. Keşke diyoruz şimdi bin tane Habur görüntüsü olsaydı da bir insanımız yaşamını kaybetmeseydi.”