Erkek öğretmenlerden başörtülü eylem
Basın açıklamasına katılan bazı erkekler, başlarına başörtüsü taktı.
Midyat’ta, Eğitim Bir-Sen üyeleri, kamuda her alanda başörtülü çalışma hakkı istediklerini belirterek, yeni kılık kıyafet yönetmeliğini protesto etti. Basın açıklamasına katılan bazı erkekler, başlarına başörtüsü taktı.
Midyat'ta Eğitim Bir-sen üyeleri, hükümetin gelecek yıldan itibaren uygulamaya sokacağı kılıf kıyafet yönetmeliğini basın açıklamasıyla protesto etti.
Açıklamaya katılanlar arasındaki bazı erkeklerin başlarını başörtüsü ile bağladıkları dikkat çekti. Kendisi de başörtüsü takan Eğitim Bir-Sen Midyat Temsilcisi Abdulkadir Altay, devletin şiddete karşı korumak adına kanuni güvence altına aldığı kadına, başörtüsünden dolayı bizzat kendisinin şiddet uyguladığını, ayrımcılık yaptığını ve ötekileştirdiğini söyledi.
Altay, “Buradan sesleniyoruz: İktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplumuyla, kadınıyla, erkeğiyle hep birlikte el ele, omuz omuza, insanlık onurunu zedeleyen bu yasağı kaldırmalıyız. Siyasiler çoğu kez milletin iradesini adres olarak gösteriyor. Bizde bu konuyu referanduma sunmanızı istiyoruz. Her insanın vazgeçilmez, devredilmez, dokunulmaz temel hak ve hürriyetlerinden olan, çalışma hayatında yer almamızı, seçilme hakkımızı kullanmamızı yasaklayanları, halkın tasfiye etmiş olmasına rağmen zihniyetlerinin hayatımıza hala yön vermesini protesto etmek, bu ülkeyi bizim için yaşanmaz kılan yasakların kaldırılması talebimizi haykırmak için toplandık.” dedi.
KAMUDA HER ALANDA BAŞÖRTÜLÜ ÇALIŞILSIN
Kamuda, her alanda ve konumda, tüm mesleklerde, hiçbir istisna ileri sürülmeksizin başörtülü çalışma hakkını istediklerini söyleyen Altay, "Akademide, yargıda, eğitimde, sağlıkta, sporda ve siyasette başörtülü- başı açık ayrım yapılmaksızın, herkesin eşit vatandaşlık hakkını kullanmasını istiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı yeni yayımladığı öğrencilerin kılık kıyafet yönetmeliğinde başörtüsünü sadece imam hatiplerle ve Kuran-ı Kerim dersi ile sınırlamıştır. Biz yasaklar kalksın derken, yasağı meşrulaştıran bu yaklaşımı da asla kabul etmiyoruz. Bakanlık bu defoyu tez elden ortadan kaldırmalı, ders merkezli hak kullanımı ayıbından bir an önce kurtulmalıdır. Bu haksızlığın ve zulmün son bulması, yetkililerin sesimizi duyması için, gerekirse her gün başörtüsü takarak işe gideceğiz. Bu utancın müsebbipleri biraz düşünsün istiyoruz. On yıllardır yapılan başörtüsü yürüyüşleri ve basın açıklamaları, özgürlük çığlıkları ne zaman duyulacak. Başörtüsü Allah'ın emri ve en tabii insan hakkıdır. Hiç kimse bu hakkı elimizden alamaz” dedi.
“BAŞÖRTÜSÜ POLİTİK HESAPAŞMALARIN MALZEMESİ DEĞİL”
Başörtüsünün politik hesaplaşmaların, pazarlıkların ve suni ideolojik çatışmaların malzemesi olmadığını kaydeden Altay, “Başörtüsü, inancının gereği olarak onu kullanan kadınların kimliğinin ve kişiliğinin en önemli parçalarından biridir. Herkes buna, temel insan haklarının bir gereği olarak saygı duymak zorundadır. Öğrencilere yarım tanınan özgürlüğü, bay-bayan tüm öğretmenlere tanınmasını istiyoruz. Özgürlük diyoruz. Bizim için hiçbir otoritenin toplumsal dokuya müdahale etmemesi, insanları ötekileştirmemesi gerektiğine inanıyor, çalışma hayatının dışına itilen başörtülü kadınlara özgürlük istiyoruz. Eşitlik diyoruz. Biz eşitlikten, insanların kategorize edilmemesini; başarılı olmak için fırsat ve imkânların herkese eşit bir şekilde sunulmasını anlıyoruz. Devletin bütün vatandaşlarının meşru haklarını iade etmesini, özde ve sözde vatandaş ayrımına biran önce son vermesini istiyoruz. Adalet diyoruz. Biz adaletin sadece maddi olgularla sınırlı olmadığını düşünüyor; adaletin de, özgürlük ve tüm insan hakları gibi eşit dağıtılmasının mümkün olduğunu biliyoruz.” diye konuştu.
“KADINLAR ÖTEKİLEŞTİRİLİYOR”
Başkan Abdulkadir Altay, açıklamasında şunları kaydetti:
“Özgürlük, eşitlik ve adaletin sürgün edildiği her yerde, acıya maruz kalanlar en çok kadınlar ve çocuklar olmuştur. Onlarca yıldır; din-siyaset, gelenek-modernlik, din-devlet gerilimlerinin kurbanı çoğu kez kadınlar olmuştur. Dün üniversiteye gittiğimizde bizi ikna odalarıyla karşılayanlar, bir kalbimizin, bir insanlık onurumuzun olduğunu düşünmeden ilkel öfkeleriyle bize diz çöktürmeye çalıştılar. Bugün devlet, şiddet gören kadını koruyor. Ancak aynı devlet, şiddete karşı korumak adına kanuni güvence altına aldığı kadının başını örterek TBMM’ye gelmesini, kamu hizmetinde görev almasını yasaklayarak bizzat kendisi kadına şiddet uyguluyor; ayrımcılık yapıyor ve ötekileştiriyor. Kadınların, başörtüleriyle kamuda görev yapması yasaktır. Bu uygulama, had bildirmenin başka bir versiyonudur. Küresel aktör iddiasındaki iktidar, böylesine bir çelişkiyi ne bize ne dünyaya ne de kendisine izah edemez. Mevcut iktidar bu ayıptan kurtulmalı, toplum mühendisliği olan ‘kadınları, inançlarını yaşama konusunda sınırlamaktan’ vazgeçmelidir. Anayasa’da bulunmayan bir yasak, iç tüzük, yönetmelik hatta genelge gibi Anayasa’ya uygun olması gereken düzenlemelerle var ediliyor. Anayasa’da korunan bir hak, yönetmeliklerle yok sayılıyor.”
Bugüne kadar iktidar sahiplerinin başörtülü kadınları kabulleniş biçiminin hep sorunlu olduğunu ileri süren Altay, “Biz, içinde doğup büyüdüğümüz toplumdan farklı bir hayat yaşamıyoruz, burada kimliğimizi kazandık, bu ülkenin inançlarıyla büyütüldük ve bu ülkenin okullarında okuduk. Ancak bugüne kadar iktidar sahiplerinin başörtülü kadınları kabulleniş biçimi hep sorunlu olmuştur. Gerek İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde din ve vicdan özgürlüğü kapsamında başörtüsü serbestîsi açıkça ifade edildiği halde, bu pazarlık edilemez temel insan hakkı, bugüne kadar ‘hukuksuzların egemenliğiyle gasp edilmiştir.” şeklinde konuştu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.