Ömer MİDYATLI

Ömer MİDYATLI

Empati Dünyayı Değiştirir

A+A-

Tarih boyunca savaşlar, zulümler ve adaletsizlikler hep empati yoksunluğundan doğmuştur.

Bir insan, karşısındakinin acısını hissetmediğinde, onu yalnızca bir rakam ya da bir düşman olarak gördüğünde, vicdanı susturulur ve adaletsizlik hüküm sürer. Oysa empati, dünyayı daha adil ve yaşanılır kılan en büyük erdemlerden biridir.

1945 yılında Hiroşima’da bir sabah gökyüzünde parlayan devasa bir ışık, tüm şehri yutacak bir ateş topuna dönüştü. O an, binlerce masum insan kül olurken, geride kalanlar yanıklar içinde çırpınıyor, sevdiklerini kaybediyordu. Atom bombasını atanların gözünde bu insanlar sadece düşmandı. Ama eğer o düğmeye basan komutan, o şehrin kendi çocuğunun da yaşadığı bir yer olduğunu düşünseydi, belki de o emir hiç verilmeyecekti.

Amerika’da 1960’lı yıllarda bir mahkemede, siyahi bir adam, beyaz bir kadına selam verdiği için idama mahkûm edildi. Kararı veren yargıç, onu bir insan olarak değil, yalnızca ten renginden dolayı suçlu olarak görmüştü. Ama eğer o yargıç, bir anlığına kendini o adamın yerine koyabilseydi, dünyaya siyahi bir insan olarak geldiğini hayal edebilseydi, bu kararı veremezdi.

Ortadoğu’da bir savaşın içinde kalan insanlar ölümü göze alarak orda yaşamaya devam ediyorlar. Çünkü nereye gitse, başka bir yerde mülteci olarak görülecekti. Eğer dünyayı yönetenler, bir anlığına orda yaşayan çocukların babaları olmayı deneyebilseydiler, belki de bu savaş hiç başlamayacaktı.

II. Dünya Savaşı sırasında, Almanya’da iş insanı Oskar Schindler, Nazi Partisi üyesi olmasına rağmen vicdanının sesini dinleyerek 1.200’den fazla Yahudi’yi ölümden kurtardı. Başlangıçta savaştan kâr elde etmek için Nazi Almanyası’na çalışan Schindler, Yahudi işçilerinin nasıl insanlık dışı muamelelere maruz kaldığını gördüğünde, onları koruma kararı aldı. Onların yerine kendini koydu; savaşta masumların çektiği acıyı gördü ve kendi servetini harcayarak işçilerini toplama kamplarından kurtardı.

Amerika’nın 16. Başkanı Abraham Lincoln, köleliğin kaldırılması için mücadele etti. O dönemde siyahiler, insanların malı gibi alınıp satılıyordu. Lincoln, özgür doğan bir beyaz olmasına rağmen, kendini kölelerin yerine koyarak, onların yaşadığı acıları anlamaya çalıştı. Kölelerin ne hissettiğini düşündü, onları insan yerine koymayanlara karşı çıktı ve büyük bedeller ödeyerek köleliği kaldırdı.

1980’lerde AIDS hastaları toplum tarafından dışlanıyor, hastalık bulaşıcı olduğu düşünülerek onlara dokunmaktan bile kaçınılıyordu. İngiltere Prensesi Lady Diana, bu önyargıları yıkmak için AIDS hastalarını ziyaret etti ve onlarla el sıkıştı. O dönemde kimse bir AIDS hastasına dokunmazken, Lady Diana onların yerine kendini koydu ve toplumun korkusunu kırmak için onlarla yakından ilgilendi.

1938’de Almanya’nın Çekoslovakya’yı işgal ettiği dönemde, İngiliz bir borsacı olan Nicholas Winton, Yahudi çocukların toplama kamplarına gönderileceğini öğrendi. Onların yaşadığı korkuyu ve çaresizliği düşündü ve onları kurtarmak için harekete geçti. Aileleri ile birlikte kaçamayan çocukları trenlerle İngiltere’ye kaçırarak 669 çocuğun hayatını kurtardı.

Pakistan’da yaşayan Malala Yousafzai, Taliban’ın kız çocuklarının okula gitmesini yasaklamasına karşı çıkıp eğitim hakkını savundu. Henüz bir çocukken, eğitim alamayan kızların yerine kendini koydu ve seslerini duyurmaya çalıştı. Taliban tarafından başından vurulmasına rağmen hayatta kaldı ve Nobel Barış Ödülü’nü kazandı.

Empati sayesinde insanlık tarihinin yüz kızartıcı olayları arasında bir nebzede olsa bizi mutlu eden hadiseler yaşandı. Empati sayesinde insan yalnızca bir birey olmaktan çıkıp tüm insanlık adına harekete geçiren bir güç olmuştu. Schindler’in Yahudilere, Lincoln’ün kölelere, Lady Diana’nın hastalara, Winton’un çocuklara ve Malala’nın kadınlara duyduğu empati, dünyada adalet ve iyiliğin yayılmasını sağladı.

Eğer biz de başkalarının yerine kendimizi koymayı öğrenirsek, haksızlıkların önüne geçebilir ve daha adil bir dünya inşa edebiliriz. Çünkü empati adaletin terzisidir. Adaleti insana uygun hale getirir. Birbirimizi anlamadan, hissetmeden, sadece kendi penceremizden bakarak dünyayı yönetmeye çalıştıkça, kan, gözyaşı ve zulüm eksik olmayacaktır. Ama bir gün, bir çocuk bile başka bir çocuğun yerine kendini koyarak hareket etmeyi öğrenirse, belki o zaman gerçek adaletin kapıları açılır.

Bu yazı toplam 367 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar