Bir Ankara hocası: Fuat Ç.
Başkent Ankara'nın bir 'Ç'si daha oldu: Fuat Ç... Bir fenomene dönüşen ve diziye adını da veren Behzat Ç. karakteri..
İlk Gençlerbirliği macerası 5 hafta süren Fuat Çapa, duygusallığı bir kenara bıraktığı ikinci gelişinde takımı zirveye çıkardı. Kendisini çok seven taraftar için o artık 'Fuat Ç'.
Başkent Ankara’nın bir ‘Ç’si daha oldu: Fuat Ç... Bir fenomene dönüşen ve diziye adını da veren Behzat Ç. karakteri sıkı bir Gençlerbirliği taraftarı. Karaktere can veren Erdal Beşikçioğlu da Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav’ın yeğeni. Gençler’in hocası Fuat Çapa ile dizi arasında kurulan bağ sadece bir ‘Ç’ harfinden ibaret değil. Geçen haftalarda taraftarlar da onun için ‘Fuat Ç.’ pankartı açtılar.
2007’deki ilk macerada beş haftada dört puan toplayınca bavulunu toplamak zorunda kalan memleketin ilk prolisanslı hocası Fuat Çapa’nın başkente dönüşü klişe tabirle muhteşem oldu. Çapa’nın ekibi halihazırda play-off potasında.
Fuat Hoca ile Ankara’da samimi bir sohbet fırsatı bulduk. “Hocam yeni bir falcı transferi var mı” diye sorduğumda ilk etapta “Var” diyerek futbolcu transferinden söz ettiğimi sandı. Sonra neyi kastettiğimi fark edip “Bak ya, olayı nereye getiriyor” diyerek güldü ve şu falcı meselesine bir kez daha açıklık getirdi: “Garip bir söylentiydi. Bu haber Türkiye kaynaklı olsaydı daha çok üzerdi ama kaynağın Almanya’da olmasından ötürü takılıp kalmadım. Bu mevzu eğlence haline geldi. Twittter’dan ‘Hocam falcıya gittim, bu hafta Zec’i oynat’ falan diye tweet’ler atılıyor...”
Hocam siz de ‘Belçika’nın Emirdağ şehrindensiniz değil mi?
Evet! Belçika’daki 200 bin Türk’ün 150 bini Emirdağlı. Biz, ben 4 yaşındayken 1972’de gittik. Babam önce Fransa’ya işçi olarak gidiyor, 6 ay sonra ise Belçika’ya göçüyor. Ben ekonomi okudum...
Arsene Wenger gibi..
O zaman bayağı bir ortak noktamız var Wenger ile!...
‘Alamancı’ dükalığını ‘Belçikalılar’ yıkıyor mu? Kubat, Hadise ve siz...
Kubat çocukluk arkadaşım. Bundan sonra gelen çok olur.
Kolayına kaçmak mı oluyor?
Bilakis. Türkiye’de bu işleri yapmak daha zor.
Beş dil konuşuyorsunuz. Türkçe hocasını kim için tuttunuz?
Evet, beş dil biliyorum. Belçika’nın yapısından kaynaklanıyor. Orada yüksekokul okuyanlar genelde 4 lisan konuşuyor: Flamanca, Fransızca, Almanca ve İngilizce. Şimdi Türkçeyi de öğrenmeye çalışıyorum! İspanyolca hocası da tuttum. Türkçe hocasını ise yabancı futbolcular için tuttum. Türk oyunculara da İngilizce öğretiyoruz. Futbolcu ile yüzde yüz performans için birebir iletişim kurmalısınız. Güveni de arttırıyor.
‘Şampiyonluk isterim ama..’
2007’deki Gençler macerası niye hüsranla bitti?
Her şey çok hızlı gelişti. İlhan Bey telefon etti, ertesi gün takımın başına geçtim. Ersun Yanal Hoca ile arkadaşlığımız vardı. Gençler’in aldığı Belçikalı oyunculara da ben referans olmuştum. İlhan Bey oradan beni biliyordu, bir de prolisansımın olması etkiledi.
“Ekibin ve kadron bu, bununla çalışacaksın” dedi. Ben Avrupa’daki sistemin burada da olduğunu sanarak kabul ettim. Duygusal davranmıştım. Elbet bu normal değil. Ama bu işin yürümeyeceğini hazırlık döneminin 3. haftasında anlamıştım. Ekipteki olaylara bakış açısı ve kadroyu tanımama bir araya gelince böyle bir kanıya ulaşmıştım.
5 haftada 4 puanda kalınca karşılıklı olarak ayrılma kararı aldık. Ancak ayrılırken çok şey götürdüm. Duygusal olarak çok üzüldüm çünkü yapmak istediklerimi yapamadım. O dönem Oftaşspor ile Gençlerbirliği yan yana çalışıyordu. Ekip ruhu ve çalışma iştahlarından ötürü onlara imreniyordum. “Keşke onları ben çalıştırsaydım” demiştim.
Neden geri geldiniz?
Giderken “Bir gün tekrar döneceğim” demiştim. İçimde bir ukde kaldı çünkü. Ayrıca daha sonra İlhan Bey’in “Çapa’ya haksızlık yaptık. Kendi kadrosunu kurduramadık” demesi önemliydi.
Gençler’e ikinci dönüşünüz de ani oldu. Bu sefer kadronuzu kurabildiniz mi?
Evet, Giray Bulak Hoca bırakınca bana teklif geldi. Bu defa ekibimi kurma şartını ‘olmazsa olmaz’ olarak sundum fakat yine olmadı çünkü İlhan Bey sağlık sorunları yaşadı. Bir de şike davası patladı...
Biz ona takılıp kalmadık. Neticede herkes aynı şartlarda lige başladı...
Sezon başındaki hedef neydi?
Hedefleri kulüpler belirler, hoca da uygulamaya çalışır. Başkana “Bu kadro ile 8-12 arası ise varım. Üst sıraları istiyorsanız yokum” dedim. Çünkü takımdan çok önemli isimler gitmiş, Süper Lig deneyimi olan çok az oyuncu kalmıştı. Başkan 8-12 arasını kabul etti.
Evdeki hesap şaştı ama... Play-off potasındasınız bugün...
Aslında hazırlık döneminde potansiyelimizin yüksek olduğunu gördük ama dengesiz bir takımdı. Solbek yok, sağbek yok. Sezon başı oyunculara tek tek oynamak istedikleri sistemi ve pozisyonlarını sordum ve hazırlık maçlarında herkese isteklerine göre şans verdim. Hazırlık kampı iyi geçti ama cezalar ve milli takıma giden oyunculardan ötürü lig hayal kırıklığıyla başladı. 6-7 haftalık kötü bir periyot yaşadık. 4-2’lik Beşiktaş maçı kırılma maçıydı.
Gelinen noktada hedefiniz değişti mi? Mesela şampiyonluk...
Elbette şampiyon olmak istiyorsun ama gerçekçi olmalısınız. Play-off’a kalırsak o zamanki ortama bakmak lazım. Biz şimdi sadece önümüzdeki haftayı düşünüyoruz. Diğer yandan önümüzdeki sezonlarda başka hedefleri konuşmak için başkana bakmalı. Dediğim gibi hedefi yönetim koyar.
Peki, “Gelecek yıl şampiyon olmak Gençler’e çok şey mi kazandırır, yoksa çok şey mi kaybettirir?”
Binanın zeminini yapmadan çatıyı yaparsanız çok büyük sıkıntılar yaşarsınız. Sivasspor bunu yaşadı mesela...
‘Bu kez kafayı değiştirdim’
* Twitter’daki eleştrileri kaale alıyorum. Düşünmeye sevk edenler oluyor. Eğlenceli ve yaratıcı bir ortam.
Gerets’i ziyaret ettiğimde Florya’da Metin Oktay’ın heykelini görmüştüm. Evet şaşırmıştım.
* Bugün heykeli dikilecek bir başka adam bana göre Hakan Şükür’dür. Çok büyük başarılar kazandı.
İlk geldiğimdeki kafayla dönseydim Türkiye’den daha erken gitmek zorunda kalırdım. Bu kez duygusallığı biraz daha kenara bıraktım. İnsanlara sadece pozitif değil hak ettiği şekildiği gibi davranmak gerektiğini öğrendim. Karşınızdaki hiç ödün vermiyorsa siz de vermeyeceksiniz.
* Bence herkes Guardiola’nın oyununu oynatmak ister ama her takımda da bir Puyol, Messi, Iniesta falan da yok...
* Şenol Güneş en beğendiğim hoca. Özellikle verdiği demeçlerle çok şey söylüyor.
* En beğendiğim futbolcu kendi oyuncum Soner.
* Şike davasına dair ne gazete okuyorum ne de TV izliyorum. Mağlup olduğunda üzülüyor, galip geldiğinde seviniyorsan hiçbir şey yalan değil!
Kenan Başaran - Radikal
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.