AKP modeli demokrasi sporu...

AKP modeli demokrasi sporu...

AKP destekçisi Batı bile 'AKP iç savaş mı istiyor?' sorusuna vardı. Bu 'yarım ya da alt', hatta çeyrek ya da altüst demokrasiyle yetinecek misiniz?

A+A-

Bugünlerde bu memleketin hayrına duacı olanların koltukları kabarmış, demokrasi tarihimizdeki dev adımları heyecanla izliyorlar.

Devrim hükümetimiz 85 yıllık yüz kızartıcı bir geleneğe son vermiş. Çıplak gençlerin 19 Mayıs’ta stadyumlarda namütenahi simetri yapıp çember çevirmeleri, canlı kuleler yapıp hoppidi zıplamaları kaldırılmış. Ankara dışında elbet. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, stadyum gösterileri için “1940’lı yılların otoriter yönetimlerinin ritüeli” diyesiymiş.

Elbette ‘otoriter yönetimler’, AKP devrim hükümetinin tamamiyle karşısında saf tuttuğu; bu topraklardaki gelmiş geçmişini sorgulayıp yargılamakla kalmayıp dünyanın neresinde olursa olsun demokrasiye geçsinler diye fetvalarla uyardığı oluşumlar. 12 Eylül sonrası değişen adıyla ‘Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda gençlerin askeri bir disiplinle soyunup hazırlandığı gösteriler tabii ki özgür, demokrat bir milletin naturasına aykırı kalıyordu. Bu durum da düzeltildi.

Her fırsatta, en özel mahkemeler tarafından sorgusuz sualsiz hapislere tıkılan, attıkları yumurtalara bomba, okudukları kitaplara silah muamelesi reva görülen gençler artık derin bir nefes alacaklar. Bundan sonra her 19 Mayıs günü militarizme oyuncak olmayacaklar ya. Başbuğ’un tutuklanmasıyla birlikte stadyum gösterilerinin kaldırılması, bütün özgür dünya ve yavru vatanda coşkuyla karşılandı. AKP imzalı milli demokratik devrime destek sürüyor. Güldüreceğim ama benim gülesim yok. Yine okyanus abislerinde, yerin sekiz kat dibindeyiz işte.

Sesler işitilmiyor. Kimsenin hevesi, umudu, beklentisi kalmamış. Batık bir gemi gibi usul usul sallanıyoruz. Bu adamlar bizimle alay ediyor. Bu adamlar bütün dünyayla alay ediyor. AKP, ‘40’lı yılların otoriter yönetimlerinin ritüellerini’ kaldırırken 1941 komünist tevkifatlarından daha mesnetsiz, daha vahşi, daha adaleti hiçe sayan KCK tutuklamalarıyla bütün toplumu terörize ediyor.

Emekli Genelkurmay başkanlarının en dişi geçenini hapse tıkarken yeni generaline “Gözümüzde hükmün onbaşı kadar” dedi diye Demirtaş’a demediklerini bırakmıyorlar. Militarizmin simgelerini ortadan kaldırma müsameresiyle dünyanın gözünü boyamaya çalışırken katliamcı ordularına teşekkür ediyorlar.

‘Arap Baharı’ diye avuç ovuşturup NATO başbekçiliğine yeşerirken, yakın zamana kadar koyun kucak oldukları Esad’a, Mübarek’e, Kaddafi’ye demokrasi dersleri verirken kendi iktidarlarının hiçbir baharla solmayacağından eminler. Davutoğlu, televizyon söyleşilerinde karşısındaki gazetecilerin hayran bakışlarıyla çerçevelendirilmiş bir dünya aydını, bir Vaclav Havel adeta. Uyarılarına vakitlice kulak vermemiş olan Arap liderlerinin beklenen sonu karşısında metanetine bürünmüş bir demokrasi havarisi. Herkes yanlış, en azından eksik biliyor.

Bize malumat veriyor. En az on yıldır dünyada uyarmamış olduğu, hak yoluna çağırmamış olduğu bir diktatör olmadığını anlatıyor. Mükemmel bir lider. Model Türkiye’nin model aydını. Mısırlı aktivist ve siyaset bilimci Rabab El-Mahdi, bianet’ten Çiçek Tahaoğlu’na bu ‘modellik meselesi’ üstüne de fikirlerini anlatmış. El-Mahdi, ‘Arap Baharı’ tamlamasının oryantalist bir bakış açısını yansıttığını, yaşananlara Arap ayaklanmaları ya da ‘gerçekleşmekte olan Arap Devrimi’ denmesi gerektiğinde ısrarlı. AKP’nin Mısır’da nasıl algılandığı üstüne de şöyle diyor:

“Sokaktaki sıradan Araplar ve Mısırlılar, Türkiye modelinin ne olduğunu bilmiyorlar bile. Umursamıyorlar da. Ama siyasi çevrelerde, Türkiye modeli farklı gruplar tarafından farklı gerekçelerle destekleniyor. İslamcılar, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) özeniyor. Ilımlı bir yaklaşımı olduğunu ve ekonomik gelişme getireceğini düşünüyorlar.

Müslüman olmayanlar ise başka bir Türkiye, seküler bir Türkiye görüyor. Ve diğer Müslüman ülkelerde de seküler bir devlet oluşabilmesi için gerekli bazı şeyleri empoze etmeye çalışıyorlar. Bence iki tutum da aynı oranda budalaca. Türkiye’nin kendi gelişim sürecinden kaynaklanan sorunları var. Ki bunlar bizimkilerden tamamen farklı. Ayrıca AKP’yi, peşinden gitmemiz gereken bir başarı hikâyesi olarak görmüyorum. Türkiye ya da AKP’yi bir model olarak alırsanız hapishanelerdeki yüzlerce insanı, Kürtlerin, Ermenilerin sorunlarını görmezden gelmiş olursunuz. Bu, benim kafamdaki demokrasi anlayışına uymuyor. Devrim yapıp böyle bir demokrasi anlayışı ortaya koyamazsınız. Biz mücadelemiz için büyük bedeller ödedik. Ve yarım ya da alt bir demokrasiyle yetinmemeliyiz.”

Ben de halkıma içtenlikle sormak istiyorum. Hatta muradım, halkı isyana teşvik etmek: Devrimden geçtim, siz bu demokrasi anlayışı karşısında sessiz mi kalacaksınız? Hayatınızın hangi kanlı kuytuya akıp gitmekte olduğunun farkında değil misiniz?

Şimdiye kadar ödemiş olduğunuz onca bedel yetmedi mi? AKP destekçisi Batı bile “AKP iç savaş mı istiyor?” sorusuna vardı. Bu ‘yarım ya da alt’, hatta çeyrek ya da altüst demokrasiyle yetinecek misiniz? ‘Evet’inizle ustayı iyice coşturdunuz. ‘Ama yetmez’iniz yeterince işitilmiyor.

Not: Yarın sabah saat 10.00’da Hrant için Adalet için Beşiktaş Adliyesi’nin önündeyiz. Bunca yeni bulguya rağmen davayı oldubittiye getirmek istiyorlar. Orada olalım. Kalabalık olalım.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.