
Ak Partili Miroğlu, seçim sonuçları ve gündemi değerlendirdi
Ak Partili Orhan Miroğlu, 1 Kasım seçimi sonuçlarına ilişkin SizinMedya.Com Haber Müdürü Mehmet Halis İş’e değerlendirme yaptı.
AK Partili Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, 1 Kasım seçimi sonuçları, Ak Parti ve HDP’nin aldığı oylar, adaylığı, yürüttüğü seçim çalışması, çözüm süreci, halkın talepleri, yatırımlar, Midyat’ın il yapılması ve Büyükşehir yasası sorunu başta olmak üzere güncel konuları değerlendirdi.
Ak Partili Orhan Miroğlu’nun 1 Kasım Milletvekili Seçimi sonuçlarına ilişkin İnternet Haber Portalı SizinMedya.Com'un Haber Müdürü Mehmet Halis İş’e yaptığı değerlendirme şöyle:
"SİYASETE VEREBİLECEĞİM 30-35 YILIMIN OLMASINI İSTERDİM"
Miroğlu, 1 Kasım Milletvekili Genel Seçimi sonuçlarını değerlendirirken, siyasi kimliği ve siyasi statüleri geçici statüler olarak gördüğünü belirterek, “Önemli olan bu statüleri elde eden insanın, siyasete sunabileceği katkılarla geleceğe bir miras bırakmasıdır. Mardin halkı için, bölge halkı için, hatta Türkiye halkı için biraz daha fazla ömrünün olmasını isterdim. Önümde siyasete verebileceğim 10-15 yılım var. Nihayet bir şeyin miadı doluyor, ama ben bunun mesela 30-35 yıl olmasını isterdim. Ama şu da var tabi, yani 4 yıl sonra Mardin'e geldiğimde insanların beni hayırla yad etmesini isterim.” dedi.
"ŞİMDİYE KADAR BİN TALEP ALDIM"
Mardin'de, 7 Haziran seçimlerinde ilk aday olduğunda halkla birbirlerini karşılıklı keşfetme süreci yaşadıklarını söyleyen Miroğlu, haziran seçimlerinde kendisine 1000’e yakın talep iletildiğini, bunların 300-400’ünü sonuçlandırdığını belirtti.
"BÜROKRASİDEKİ TAYİN TALEPLERİ ÇOK FAZLA"
Miroğlu, isteyen herkese cep telefonu numarasını verdiğini, numarasının Mardin'de seçmenin genel olarak bildiği bir numara olduğunu, insanların Meclis’teki telefonunu aramak yerine, genellikle de bu numarayı aradıklarını söyleyerek, şunları kaydetti:
“Bu keşfetme süreci şöyle yaşandı; taleplerin çok olduğu bir bölge burası. Bütün halkı ilgilendiren taleplerin dışında, bir hastanenin açılması, henüz yapılamayan yollar, kanalizasyon vesaire, kişisel talepler çok fazla. O da ağırlıklı olarak bürokrasideki tayinler meselesi vesaire. Zannediyorum biz buradan Ankara'ya Haziran seçimlerinde bine yakın taleple gittik. Onların 300-400’ünü sonuçlandırmışız, gerisi duruyor. Hem benim seçim çalışması sırasında yaptığı konuşmalar, toplumla ilişki kurmada ortaya koyduğum performans, bütün bunları halk kendisi bakımından değerlendirdi. Mesela benim cep telefonu numaram son 6 ayda isteyen herkesin aldığı bir telefon oldu. Yani numaramı isteyen herkese verdim ve şuan bu numara Mardin'de hemen hemen seçmenin genel olarak bildiği bir numaradır ve insanlar Meclis’ten aramak yerine, genellikle de bu numarayı arıyorlar. Bu tabi ki büyük bir yoğunluk yaratıyor. Şimdi birbirimizi evet bu kısa sürede birazda olsa keşfettik.”
"MARDİN İÇİN SÜRPRİZ BİR ADAYDIM"
7 Haziran Genel Seçimlerde Mardin için sürpriz bir aday olduğunu açıklayan Miroğlu, 1 Kasım seçimlerinde İstanbul yada herhangi bir şehir yerine, mutlaka Mardin’den aday gösterilmesini istediğini ve partisi tarafından aday gösterildiğine işaret ederek, “Haziran seçimlerinde bir tecrübem yoktu, hatta Haziran seçimlerinde belki Mardin için sürpriz bir aday oldum. Çünkü başka seçenekler üzerinde duruluyordu, İstanbul veya İzmir gibi şehirler düşünülüyordu. Doğrusunu isterseniz birinci tercihim İstanbul birinci bölge olmuştu, ama Mardin’de benim ilimdir. Eğer olursa Mardin’e de giderim demiştim. Sonra partim karar verdi ve ‘Mardin'e gitmenin daha uygun olabileceği’ söylendi. Ben Haziran seçimlerinde Mardin'e o koşularda geldim, ama bu defa ben 1 Kasım seçimlerinde İstanbul yada herhangi bir şehir değil, olacaksa mutlaka Mardin olmasını istedim. Partim sağ olsun teveccüh gösterdi ve beni tekrar Mardin’e gönderdi. Bunun tek sebebi vardı, şuan inandım, gördüm, bölgedeki bu geçiş süreci diyebileceğimiz süreç, işte şiddetten terörden kopmak, mümkünse işte Kürt siyasetinin daha makul bir çizgiye gelmesi, Ak Parti’nin Haziran seçimlerinde kaybettiği oyları derleyip, toparlaması, ben buna ‘Ak Parti ile Kürtlerin yeni siyasi ittifakı’ diyorum. Bunun sağlanabilmesi için bizim gibi insanların bölgede olması gerektiğine inandım. Bu tabi ki kolay bir iş değil, yorucu bir iş, bunun farkındayım. Batıda aday olsaydım, belki kişisel olarak daha az yorulurdum, ama burada bu yorgunluğa ve bu emeğe değdi. Çünkü Mardin’den bilindiği gibi biz iyi bir sonuç aldık.” değerlendirmesini yaptı.
-MİDYAT’IN İL YAPILMASI
Midyat’ın il yapılması ile ilgili vatandaşın beklentilerini de değerlendiren Miroğlu, “Biz Midyat'ın bir şehir olma potansiyelinin farkındayız. Ve bunu siyasi sebeplerle değil, hakikatten eğer bir gereklilik gibi ortaya çıkarsa, halkta bu fikri desteklerse olabilecek bir şey. Ama şu an için hakikaten yok böyle bir düşüncemiz. Ama Midyat, Mardin gibi hakikaten çok zengin bir yer kültürel olarak. Çoğulculuğu artık Mardin merkezde çok fazla hissedemiyorsunuz, ama burada hala Süryani halk var, Ezidi halk azalmış olsa da var, Kürtler var, Araplar var, Mıhallemiler var. Dolayısıyla Midyat’ın böyle potansiyeli var. Bu hani ‘il olalım da daha iyi gelişelim’ gibi bir fikre dayanıyor hep, yoksa bu ‘Mardin’in siyasetinden bize ne, artık buradan kopalım’ gibi bir anlayış söz konusu değil. Biz Mardin siyasetinin bir parçasıyız, Ak Parti olarak. Mardin'in iyi yönetilmesini isteriz.” ifadelerini kullandı.
"ÇOK BÜYÜK BİR AYRIMCILIK YARATIYOR"
Mardin Büyükşehir Belediyesi’ni yöneten partinin anlayışının demokratik bir büyükşehir yasasını taşıyabilecek kadar demokratik bir anlayışa sahip olmadığını ileri süren Miroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Büyükşehir yasası Mardin'e tabi 1,5 yıldır çok fazla bir şey kazandırmamış görünüyor. Çünkü Büyükşehir’i yöneten partinin anlayışı böylesi demokratik bir yasayı taşıyabilecek kadar demokratik bir anlayış değil her şeyden önce. Bu çok büyük sorun yaratıyor, çok büyük bir ayrımcılık yaratıyor, problem yaratıyor. Bu da ayrıca yeni yasama döneminde mutlaka gündeme gelecek olan bir sorun. Büyükşehir’in tasarrufunun demokratik bir biçimde denetlenmesini sağlamak için bunu yapmak gerekir. Çünkü çok büyük ayrımcılık var bunu görüyoruz, duyuyoruz İnsanlar gelip anlatıyor ve paylaşıyor. Yerelde demokrasi derken, biz böyle bir şeyi anlamıyorduk tabi ki. Yerine demokrasi, hizmetlerin eşit, adil bir biçimde dağıtılacağı, demokratik haklara riayet edileceği, katılımın öne çıkacağı bir model olur diyorduk, ama maalesef bunun tersi bir model çıktı ortaya. Kağıt üstünde parlak görünüyordu büyükşehir yasası, iyi bir fikir gibi görünüyordu. İşte yerelde demokrasiyi güçlendirir diyorduk, ama maalesef bu tekçi siyasi anlayış nedeniyle böyle bir şey olamadı. Bunun da bir muhasebesini yapması lazım Türkiye’nin.”
"MAHALLELERDE DOLAŞAMADIK, HALK TOPLANTILARI YAPAMADIK"
1 Kasım seçimlerinde Nusaybin, Kızıltepe, Derik, Mazıdağı ve Dargeçit ilçelerinde siyasi faaliyet yürütemediklerinden yakınan Miroğlu, “1 Kasım seçimlerinde çok daha yüksek bir oy alabilirdik. Fakat tek engel vardı, o engelde burada kurulan PKK sistemi yada KCK sistemi, ne dersek diyelim. Nusaybin'de 50 bin oy aldılar HDP’liler, Haziran seçimlerinde yine 48 bin oy aldılar. Oysa Nusaybin’den binlerce ailenin göç ettiğini biliyoruz. Nusaybin'de biz sağlıklı bir siyasi çalışma yapamadık. Nokta diyebileceğimiz çalışmalar, işte falan grubu ziyaret, falan köyü ziyaret. Onun dışında Nusaybin sokaklarında, mahallelerinde dolaşamadık, halk toplantıları yapamadık vesaire. Bu aşağı yukarı Kızıltepe’de, Derik’te, Mazıdağı’nda ve Dargeçit’te de bu böyleydi. Dolayısıyla biz burada gerçek potansiyelimizle buluşabilmiş değiliz. Ama yine Haziran seçimlerine göre, oy artışımız gayet olumludur. Haziran’da 72 bin oy almıştık, şimdi ise 108 bin oy aldık. Yüzde 50-55 oranında bir oy artışımız var. Bu memnuniyet verici bir şey, ama içimiz buruk. Niye buruk? Çünkü biz Midyat’ta nasıl çalıştıysak, bu söylediğim yerlerde de aynı çalışmayı yapabilme özgürlüğümüz olmalıydı. Bu özgürlüğü maalesef KCK’nın kurduğu sistem engelledi.” diye konuştu.
"PKK’NIN BURADA KURDUĞU SİSTEM OLMASAYDI HDP YÜZDE 5 OY BİLE ZOR ALIRDI"
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık’ın, 1 Kasım seçim sonuçlarını değerlendiği açıklamalarını değerlendiren Miroğlu, “Zaten Cemil Bayık, ‘eğer biz olmasak HDP yüzde 5 bile oy alamazdı’ dedi. Bence bu doğrudur. Bende bunu doğru olduğunu söyledim, bir tweet attım. Dedim ki, ‘Cemil Bayık'a katılıyorum’. Hakikaten PKK’nın burada kurduğu sistem olmasaydı yüzde 5 oyu bile zor alabilirdi HDP. Bundan çıkan sonuç önemli bir sonuç. Demek ki PKK’nın silahları artık bir çatışmayı kazanmak için yada tırnak içinde bir savaşı kazanmak için elde tutulan silahlar olmaktan ziyade aslında HDP'nin girdiği seçimleri garantiye almak için elde tutulan silahlardır. Cemil Bayık bunu çok güzel ifade ediyor, ‘Biz olmasak hedefi yüzde beş’. Peki, keşke onların olmadığı, elde silah, köylerde, ilçelerde dolaşmadığı bir seçimle girebilseydik. Demek ki o zaman HDP, Cemil Bayık'ın söylediği gibi ‘bu bölgede yüzde beş’ bile oy alamayacaktı. Cemil Bayık, bir şey daha söylüyor, diyor ki, ‘bunun ne kadar doğru olduğunu anlamanız için işte bizim hareketimizin güçlü olduğu yerlerde çıkan sonuca bakmamız lazım’. Aynen öyle. Kızıltepe yüzde 90, Yüksekova vesaire de yüzde 90, buralarda bu sistemin güçlü olması nedeniyle. Ama aynı şey Midyat'ta var mı? Hayır yok. Midyat’ta Haziran seçimlerinde genel konjonktüre bağlı olarak 20 bin 799 oy almıştı HDP, biz 17 bin 577’de kalmıştık. Ama biz Midyat'ta bu seçimlerde Midyat siyasi tarihinin en önemli sonucunu aldık. 24 bin 245 oy aldık, HDP 17 bin 706 oyda kaldı. Büyük bir oy kaybı var HDP'de, ama bizde de ciddi manada oy artışı var.” şeklinde konuştu.
"ÇÖZÜM SÜRECİNİN SONUNDA MİLLİ BİRLİĞİN PARÇALANMA RİSKİ TAŞIDIĞI BAZI DURUMLAR ÇIKTI ORTAYA"
Çözüm sürecinin sonunda ‘milli birliğin, üniter birliğin’ parçalanma riski taşıdığı bazı durumların ortaya çıktığını kaydeden Miroğlu, “Biz Türkiye’de bu adamlar silah bırakacak, vesaire derken bir de baktık ki aslında tam olarak toprak talebi demek olan ‘demokratik özerklik’ ilanları gelmeye başladı” dedi.
Miroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Çözüm süreci bizim için bitmiş bir süreç değil, hiçbir zaman da bitmedi. Ak parti’nin Kürtlerle olan siyasi ittifakı devam ettiği sürece çözüm süreci de yolunda devam ediyor demektir. Bunun adına ne dersek diyelim. Sayın Cumhurbaşkanı ‘milli birlik ve kardeşlik projesi’ dedi. Milli birliğe atıfta bulunması çok önemli. Çünkü çözüm sürecinin sonunda milli birliğin, üniter birliğin parçalanma riski taşıdığı bazı durumlar çıktı ortaya. Biz Türkiye’de ‘bu adamlar silah bırakacak, vesaire’ derken bir de baktık ki aslında tam olarak ‘toprak talebi’ demek olan ‘demokratik özerklik’ ilanları gelmeye başladı peş peşe. İşte ilçelerde hendekler kazılmaya başlandı, ‘devrimci halk savaşı’ stratejisine geçildi vesaire. Dolayısıyla muhatabınız milli birliği tehdit eden bir strateji izliyorsa, siz tabi ki artık bu ‘milli birlik ve çözüm süreci’ değil, bu ‘milli birlik ve kardeşlik projesi’dir dersiniz. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımız da bunu bu şekilde ifade etti. Ben de burada, seçim konuşmalarımda hep bu seçimin en önemli yanı üniter birliğe bir aidiyet duygusunu yeniden inşa etmektir diyordum. Bu Türkiyelilik aslında. Türkiye’ye ait olduğumuzu hatırlamaktır. İster Kürt, ister Türk olalım, ister başka birşey olalım. Bu üst aidiyeti unutan toplumların işte Suriye, Irak gibi felakete sürükleneceklerine hiç şüphe yok. Biz de bunu unuttuğumuz andan itibaren böyle bir risk, böyle bir felaket bizi bekliyor olacaktır. Ama çok şükür sandıktan çıkan sonuç bu riskleri bana göre tamamen tarihe gömdü.”
"HDP, PKK'NIN ORTAYA KOYDUĞU ŞİDDET KONSEPTİNE KARŞI DURMALI"
HDP’nin ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin muhatabı olmak istiyorsa PKK'nın ortaya koyduğu şiddet ve terör barındıran konseptine karşı durması gerektiğini ifade eden Miroğlu, “Bundan sonra eğer ‘milli birlik ve kardeşlik projesi’nin muhatabı olmak istiyorsa HDP, yapacağı en önemli şey PKK'ye isyan etmek vesaire değil, PKK ile kavga etmekte değil hatta, ama PKK'nın ortaya koyduğu bu şiddet ve terör barındıran konsepte net bir biçimde karşı durmak ve ‘ben sana rağmen özerk bir politika yapmak istiyorum, serbest bir politika yapmak istiyorum. Ama senin şiddetin ve silahın bu politikayı da imkansız hale getiriyor. O halde kusura bakma bu yolda senle beraber yürüyemem’ demektir. Bunu demesi lazım. bunu dediği andan itibaren bence Ak Parti ile HDP arasındaki ilişkilerde normalleşir. Bence ‘seni başkan yaptıramayacağız’ gibi absürt, gerçekçi olmayan yaklaşımlardan da uzaklaşır HDP ve Türkiye’de demokratik sürece katkıda bulunabilecek bir HDP doğar.” dedi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.